Temmuz 11, 2007

Cinayetlerin Anlamları

Bugünün toplumunda işlenen suçların çoğunun suçlu adına bir ifadesi veya anlamı vardır.İşlenen çok az olayın herhangi bir önemi yoktur.Ama kişisel açıdan , bu, diğer hataları anlama ve kontrol etme denemesinde ileriki göndermeler için tanımlanmış,karakterize edilmiş ve sonra sınıflandırılmış kalıyor.Aynı zamanda suç yaptığı katkıyla tanımlanmıyor,iki kişinin aynı eylemden dolayı farklı zamanlarda farklı olarak yargılanabildiği her zaman değişmekte olan sosyal durum olarak tanımlanıyor. Tanımlanma işlemi bir suç bilimi araştırmacısının karşılaşması gereken en zor ve cesaret kırıcı görevdir. Suçla ilgili her faktör,infazın şeklide dahil,nedenin; diğer anlamda anlamsız işlenen bu hareketlerin, keşfedilmesi için ana maddedir.Ama ne yazık ki durumu açıklığa kavuşturacak bütün faktörlerin bulunması ve olayın gelişiminin anlaşılması aşırı şekilde karışık hale gelir çünkü suç biliminde olayı anlamaya yönelik bir çok teori vardır.Suçun nedeni hakkındaki teoriler geçmişin ve bugünün ünlü suç araştırmacıları arasında değişiklik gösterir.Bütün bu teoriler , klasik ve olguculuk ekolleri olarak bilinen,düşüncenin iki zıt dalından kaynaklanır.Beccaria tarafından türetilen Klasik ekol kişilerin, suç yaşamını yararlarından dolayı seçen mantıklı insanlar olduğu düşüncesini savunur.Bu ekolden türeyen teoriler arasında,mahrumiyet,hırs,normların ihlali,değişken toplum,ayrı olma motivasyonları bulunur.Öte yandan Lombroso tarafından türetilen Olguculuk,suçluluğun doğuştan gelen bir özellik olup bundan kaçılışın olmadığını savunur.Bu ekolden türeyen teoriler ise kişilerin genetik oluşumu,kişilerin anayasal oluşumları,yaptıkları perhizler ve bazı suçluların sinirsel bozukluklar sonucunda elde ettiği zeka seviyeleridir.Belirli bir suça açıklık getirirken,teorilerden her biri,her olay için uygun olan seçilirken diğerinden ayrı tutulmalıdır.Bazen de dış güçlerin iç ile birleşerek anti-sosyal davranış yaratması sonucu bir kaçı birleştirilerek düşünülmelidir.Bunu yaparken,suçlunun geçmişi hakkında büyük bir araştırma yapılması gerekir.İstatiklere göre bu birleştirme diğer görevlerle karşılaştırıldığında ana bir görev değildirSuçların çoğunluğu ortak özelliklere göre kolay bir şekilde gruplanabilir ve anlaşılabilir.Ama bunların yanında araştırmacıları bile şaşırtan,tahmin edilebilirliğin ötesinde kendine özgü tiplerde vardır.İskoç “Dunblane” katliamı,Oregon’un “Springfield” cinayetleri, “Port Author” ve “Hoddle street” katliamları bunların en başlı örnekleridir ve de en zekice olanları.Bu saldırıların her biri, hiç bir şekilde suçluyla ilişkisi olmayan masum insanlara karşı yapılmıştır ve katiller için,bir kaç kişi daha öldürmekten başka bir anlamı yoktur.Şimdi gelin ve üstteki olaylardan her birine daha ayrıntılı bir şekilde bakalım ve suçluların kişisel özellikleri,çevreleri hakkında bir bağlantı kurmaya çalışalım. 1996 Martında,Thomas Hamilton’un bir sınıfı 4 yarı otomatik makineyle basmasından beş gün önce,Thomas kraliçe Elizabeth’e otoritelerin onu işlere alınmasının önlediğini belirten bir şikayet mektubu yazmıştı.Geçmişiyle ilgili notlara bakarak,onun hırsla ilgili bir çok konuda başarısızlığa uğradığını görürüz ki bu da Robert Merton’un “normsuzluk” teorisini, yani öfke ve dışlanmanın toplumun ekonomik amaçlarının yerine getirilemediğinde ortaya çıktığını bunun sonucunda da güç ve öne çıkma için suçluya dönüşüldüğü görüşünü destekler.Bu olay ne kadar ironik olsa da aslında bir suçlunun yardım çığlıklarıdır.Fakat Hamiltonla ilgili yapılan bütün araştırmalarda bir faktör gözden kaçırılmıştır,o faktörde Hamilton’nun etrafının kolayca yönetilebilecek çıplak çocuklarla sarılı olması arzusu.Bu yönetme onun çağdaş değerlere olan anahtarı olarak görülebilir fakat çıplak çocuklar tamamıyla değişik bir konudur ve Hamilton’u seksüel bir psikopat olarak gruplandırır.Kip Kinkel davası,Springfield- Oregon’daki bir öğrencinin yerel bir okuldaki katliamın önce ailesini öldürmesi başta Hamilton’un davasıyla benzerlik göstermektedir ama aslında değildir.Kinkel öfke kontrol gruplarına katılıyordu ve “Prozac” adı verilen ilaçlar kullanıyordu.Aynı ilaç Amerika’da son on yılda çıkan vahşet olaylarını da neden olmuştur.Prozac ilacının duygusuzluk,halüsinasyonlar, aşırı heyecanlanma,düşmanlık,paranoya,mantıksız ve anti sosyal davranışlar,kendini yok etme sesleri veren fısıldamalara da yol açtığı gözlenmiştir.İlacın böyle yayılmasının nedeni hızla gelişen teknoloji ve yetersiz takip sistemleridir.Bu sosyal başarısızlık yüzünden,insanların “ilaçların var olan problemleri iyileştirememesinin yanında,yenilerine de yol açıyor” düşüncesini büyük ölçüde artırmıştır.Bu korkunç durumdan önce davranış bozuklukları ve işaretler açıktı fakat çoğu sorumsuz aile ve benzer öğretmenler tarafından önemsemedi.28 yaşındaki Martin Bryant’ın,1996’da Tazmanya’da 34 kişiyi öldüren Gunman, duygusal karşılık verme eksikliği ve akıl sorunları olduğu söylenir. FBI’ın baş psikologu olan Dr.Park Deitz medyanın geniş yer vermiş olduğu “Dunblane” trajedisi Bryant’a esin kaynağı olabilmiş olduğunu ifade etmiştir.Bu açıklamadan medyanın geniş yer vermiş olduğu olayların hepsi zeka bozukluğu olan insanların ilerdeki planları için daha cazip oluyor açıklaması çıkıralabilir.Aynı kanıya katılan Alexander ve Ross ayrıca zayıf egoları olan insanların suça yönelme eğiliminin Bryant’ın durumundaki gibi yüksek olduğunu ifade etmişlerdir.Hapishane psikologu olan Paul Mallen’de Bryant’ın benzer bir problemi olduğunu gözlemlediğini ifade etmiştir.Olasılıklar sonsuz,fakat medyanın süslemiş olduğu haberlerin Bryant’ın eğilimini arttırdığı olası en basık olanı.Kısa saçlı zayıf adam,Julian Knight’a polis tarafından masum insanlara neden saldırdığı sorulduğu,Julian bilmiyorum,emin değilim cevabını vermiş.Bu olaydan önce Julian Avustralya ordusunda görev yapıyormuş.Kariyerinin sona ereceğini öğrenince, kendisini öldürmek için harcayacağı son kurşunda dahil insanları rast gele vurmaya başlamış. Hamilton gibi Knight’ta öfkeli hırs yaşamıştır.Sheldo’nın ve Garafolo’nun beden ve öfke teorilerine bakacak olursak,Knight’ın karakteri kısıtlanmış ve içine kapalı öfkeli beden yapısına tam uyduğuna görürüz.Ne yazık ki bu tip karakter yapısı kişinin suça eğilimini nedeni hakkında çok az bilgi verir.Knight’ın işsiz bir asker olma durumu yüzünden,normsuzluk teorisi burada da oldukçada geçerlidir.Yukarıdaki dört olayda, karışıklığı artırmamak için birkaç teoriyi birleştirmediğimiz de aslında en az bir suç teorisine aittir.Bu teorilerin araştırılması ve gerçek davalarla bağlanması bize daha büyük toplumlarda çalışabileceğimiz değişkenleri bulmamızda yardımcı olur.Ve bir kez bu davranışı anladığımızda,ne zaman bir suçun işleneceğini tahmin etmede daha iyi bir şansımız olacak böylelikle de daha suçları insanlara zarar vermeden durdurabilip,gelecekte işlenmesinin önüne geçebileceğiz.Bunu yaparken,suç için gereken nesnelerin dış dünya ait olduğunu anlamak önemlidir.Mesela kültürel sınıf farklılıkların,sosyal programların,medya tarafından verilen haberlerin,sinemadaki kölelik sistemini öven ve yücelten filmlerin,onlar potansiyel suçlunun karakterinden bağımsızdır,Edwin Sutherland’in “değişken birlik” teorisinin savunduğu gibi.Sınıflandırma teorisi cezalandırılan kişilerin değişen etkileşimlerden dolayı daha fazla suç işlediklerini ortaya çıkarmıştır.Aynı zamanda Lempert cezanın sadece bir etkisinin değil insanlara ve durumlara göre değişen bir çok etkisi olduğunu ifade etmiştir.Bu teori ,bir ceza biçimi olarak başkalarıyla normal etkileşim kurumamalarıyla ve Hamilton’nun üzerindeki kısıtlamalarıyla Kinkel’in öfke kontrol için kurumsallaştırılmasını düşünürsek Dunblane ve Springfield katliamlarını destekliyor.Çalışmalar suç bilimi teorilerinin suç işleyenlerde işlemeyenlere oranla daha belirgin olduğunu göstermiştir.Tabi bu faktörlere göre değişip tam terside olabilir.Buda suçun bir çok nedeninin olduğu tartışmasını körükler.Tipolojinin kullanılması insanları sınıfları ayırıp onları tanımlarken zamandan kazanılmasında çok etkilidir.Örnek olarak ayin cinayetleri işleyen kişinin sınıflandırılmasında onun silahlara olan ilgisi,sosyal ayrım,depresyon,açık obsesif davranışlar gösterilebilir.Fakat dikkat edilmesi gerekir ki bu özellikler yaşayan her hangi bir masum insan içinde geçerli olabilir çünkü her insan yaşamlarının bir zamanında bu duygusal bunalımları yaşayabilir özelliklede gençken.Bu sistem her suç aynı olmadığı için bütün suçluları da karakterize edemez tabiî ki.Olay yeri bazı uyumsuzlukta gerekli olabilir bu sınıflandırmada.Üretilen bunca teoriye rağmen suç oranı kesin olan bir teori bulunamadığından giderek artmaya devam edecek .Şu anda yeterince karmaşık olan toplumumuz büyümesi,teknolojinin gelişmesi ve karışıklığın daha da artması yüzünden daha etkili kontrol sistemleri getirilmesi ve bulunması lazım.Kontroller artıkça da,karışıklık daha da artacak,bunun sonucunda da daha fazla ihlal olacak.Kriminoloji mükemmel değildir,kendi toplumunda geliştirilmesi gerekir.Kriminoloji asla suçu yok edemeyecek,yada bütün suçların ne zaman işleneceğini tahmin edebilecek,ama suçun toplumda kanser gibi yayılmasına her zaman engel olacak.Politik reformların yapılması,kişilerin zorla izlenmesi ve ilaçlar üzerindeki kontrol kişiye yarar sağlanması düşünüldüğü halde kişiyi suça iten birkaç nedendir.Sistem üzerinde çalışmadan toplum üzerinde değişimler yapmak kişilerin çoğunluğu üzerinde kendi çıkarları için çalışma eğilimini ortaya çıkarır.Bu eğilimler ancak suç bilimcileri tarafından çıkarılan düzenlemelerle önlenebilir.

Hiç yorum yok: