Ekim 05, 2007

en çok öldürenler

1-BEHRAM

1790-1840 döneminde Thug mezhebinin lideriydi ve 931'den fazla insanı boğarak kurban ettiği sanılıyor.

Adı Behram. Soyadı bilinmiyor. 1790-1840 arasında Uttar Pradeş bölgesinde Hindistan'da bir mezhep olan Thuggee inanışına göre yapılan törenlerde tam 931 kişiyi beyaz ve sarı renkli bir kumaş parçasıyla boğarak öldürmüştür. Behram 931 rakamıyla dünyada erişilmesi güç bir seri cinayet rekorunu elinde tutmaktadır.

THUGGEE TARİKATI

Hindistan’da 600 yıl boyunca varlığını sürdüren bir caniler tarikatıdır. Gizli bir soyguncular ve katiller topluluğu olan Thuglar, adına sayısız suçlar işledikleri yamyam tanrıça Kali’ye taparlardı. Thug kelimesi Hintçede sahtekar ve kandıran anlamına gelen Thag kelimesinin çarpıtılmışıdır. Kandırmak onların cani taktiklerinin başında gelirdi. Masum yolcular gibi davranan bir gurup Thug, hacıların veya tüccarların oluşturdukları bir kervana katılıp, onları uygun yerlere doğru yönlendirir ve tanrıçalarına ilahiler okuyarak hepsini aynı anda boğarlardı. Cesetlerini parçalayıp karınlarını deştikten sonra onları gömerler ve mezarlarının üstünde kendilerine ziyafet çekerlerdi.Tarikat üyelerinin çocukları da bu topluluğa katılırlar ve kilden yapılmış mankenler üzerinde cinayet yöntemini öğrenirlerdi. Nesiller boyunca Thuglar Hindistan’da sayısız kurban boğdular.



2-KONTES ERZSEBET BATHORY

Macaristan'da 1610 yılına kadar olan dönemde Bathory(1560-1614)genç kızların kanlarını içmenin onu yaşlanmaktan kurtaracağını sanarak 330-650 kızı öldürdü.Kontes Dracula olarak tanınan bu kadın 1611'de tutuklandı,mahkemede suçlu bulundu 21 Ağustos 1614'te kendi şatosunda öldü.


3-PEDRO ALONSO LOPEZ

Kolombiya canawarı ya da And canawarı olarak da tanınan 1980'de yakalanıncaya kadar Colombia,Ekvador we Peru'da 300'den fazla kenç kızı öldürdü.Onu Peru'da Atacucho kızılderilileri yakaladılar.Lopez onların çocuklarını kaçırıp bir kadın misyonerin de yardımıyla Ekvator'a götürmüştü.Lopez tutuklandıktan sonra polisleri 53 kurbanının mezarına götürdü.Bir nehir taştığı zaman,Lopez'in kurbanlarının cesetleri ortaya çıkıyor.Bir çocuğun inşaat alanlarında toprak altında kaldığı sanılıyor

4-WILLIAM ESTEL BROWN

Brown, 17 mtemmuz 1961'de yıllar önce 18 mart 1937 tarihinde Teksas'ta New London'daki okulunun zemin katındaki gaz borularını bilerek gevşettiğini böylece 282 öğrenci ve 24 öğretmenin ölümüyle sonuçlanan patlamaya neden olduğunu itiraf etti.

5-GILLES DE RAIS

Çok tanınmış we zengin bir Fransız soylusu olan de Rais(doğumu 1404)60-200 çocuğu kaçırıp öldürmekle suçlanmıştı.De Rais,25 Ekim 1440'da Nantes'de boğazlanarak öldürüldü we cesedi yakıldı.

6-HERMAN WEBSTER MUDGETT

Mudgett (doğumu 1860)Chicago'da 63'üncü caddedeki şatosunda 150'den fazla kadını kandırıp getirdiğine we burada onları işkenceyle öldürdüğüne inanılıyor.27 cinayet işlemekle şuçlanan Mudgett 7 mayıs 1896'da idam edildi.

7-BRUNO LUDKE

Ludke (doğumu 1909) 1928 we 29 ocak 1943 tarihleri arasında 85 kadını öldürdüğünü itiraf etmişti savaş sırasında 8 nisan 1944'te Viyana'da bir hastanede iğneyle öldürüldü.


8-WOU BOM-KON

Görevinden alınmış bir polisti 26-27 Nisan 1982 tarihlerinde Güney Kore'de iyice sarhoş olup tüfekler we patlayıcılarla sağa sola saldırdı 57 kişiyi öldürdükten sonra bir dinamit patlatarak kendini havaya uçurdu.


9-TED BUNDY

Dokuz yıl cezaevinde bekledikten sonra Bundy,24 ocak 1989'da Flarida Eyalet Cezaevi'nde idam edildi.12 yaşındaki Kimberley Leach'i öldürmekten suçlu bulunmuştu.Cezasının infazından bir kaç saat önce polise 23 cinayet işlediğini itiraf etti.Polis onun 36 kızın katili olduğu kanısındaydı.Ted Bundy,100 kişiyi öldürdüğünü iddia etti.

Temmuz 15, 2007

ÖLdürme Taktikleri

İspanyol eşeği: Mahkum, eşek biçiminde yapılmış bir kütük düzeneğe oturtulur, ayaklarına giderek artan ağırlıklar bağlanırdı. Sonunda mahkum ikiye bölünerek ölürdü.

Toptan atılma: Bazen mahkum, bir topun ağzına bağlanır ve top ateşlendiğinde mermi kişinin bedeninin içinden geçerdi. Bazen de mahkum büyük bir topun içine mermi niyetine yerleştirilir, sıkıştırılmış barut ateşlendiğinde paramparça olurdu.

Tekerlek: Tekerlekler çok değişik biçimlerde kullanıldı. Örneğin, kişi özel yapılmış dev bir tekerliğin dış kenarına bağlanıyor ve sivri kazıkların ya da bir tepenin üzerinden aşağı yuvarlanıyordu.

Demir kadın: Kadın biçiminde, bir insanın ancak sığacağı büyüklükte yapılan tabutların içi sivri demirlerle donatılıyor. Mahkum bu tabutun içine konularak kapağı kapatılıyor.

Sarkaç: Kişi bir masaya sırtüstü yatırılıp bağlanıyor. Çok büyük, ağır ve keskin bir baltanın bağlandığı sarkaç mahkumun üzerinde sallanmaya başlıyor. Sarkacın ipi yavaş yavaş bırakılarak, her salınımda mahkumun bedeninin doğranması sağlanıyor.

Demir kap: İçine fareler doldurulan büyükçe demir bir kap, açık ağzı karın bölgesine gelecek şekilde mahkumun vücuduna yerleştiriliyor. Ardından bu kap ısıtılıyor. Fareler can havliyle mahkumun karnını kemirip kaçacak yer arıyor. Böylece mahkum iç organları fareler tarafından kemirilerek ölüyor.

Germe: Tarih boyunca mahkumların el ve ayakları bağlanarak gerdirmek yöntemiyle ölmesini sağlayan değişik mekanik yöntemler geliştirildi.

Böceklerle öldürme: Kişinin zemine sabitlenmesi, üzerine bal gibi tatlıların sürülmesi ve böcekler tarafından yenilmeye bırakılması gibi pek çok türü var.

Atlarla parçalama: Mahkum kol ve bacaklarından, 4 ayrı yöne koşturulacak olan atlara bağlanırdı. Ardından atlar koşturulurdu.

Kafa kesme: Bu infaz yöntemi 16 ve 17'nci yüzyılda Avrupa'da ölüm cezasının en insancıl yolu olarak kullanılmıştır. 1789 Fransız devriminde ise kafa kesmek için Giyotin adlı özel alet geliştirildi. Giyotin, Fransa'da uzun yıllar kullanıldı.

Öldüresiye dövme: Bu yöntemin son örneği, sahipleri tarafından ölünceye kadar dövülen Amerikalı kölelerdir.

Kaynatma: Ortaçağ'da popüler olan yöntem. İnsanlar bağlanarak, ağır ağır ısıtılan dev kazanlarda haşlandı.

Gömme: Çağlar boyunca tüm dünyada yaygın olarak kullanıldı. Örneğin, Hindistan'da kadınlar boyunlarına kadar kuma gömüldü ve kafası güneşte pişmek üzere terk edildi. Arap ülkelerinde de yaygın biçimde kullanıldı.

Yakma: Avrupa'da inançsızlar, cadılar ve iffetsiz kadınlara engizisyon döneminde sıklıkla uygulanırdı. Mahkum bir kazığa bağlanır ve çevresinde ateş yakılırdı.

Vahşi hayvanlara atılma: İlk Hristiyanlar aslanlara atılıyordu.

Deri yüzme: Keskin bir bıçakla canlı canlı suçlunun tüm derisi yüzülüyordu. Deri solunumu duran mahkumu acılı ve uzun bir ölüm bekliyordu.

Parçalanma: Mahkum henüz canlıyken balta, satır ya da testerelerle parçalara ayrılıyordu. Arap ülkelerinde 20'nci yüzyılda bile biçimde uygulandı. En son Suudi Arabistan yetkilileri, 1987 yılında Kabe'yi basan bir grubu bu şekilde öldürdü.

Kazığa oturma: Bilek kalınlığında bir kazık, mahkumun kuyruk sokumundan başlayıp ensesine kadar sokulurdu. Kazığın omurilik ve iç organlara zarar vermemesine özen gösterilirdi. Ardından kazık mahkumla birlikte dikilir ve mahkumun ölmesi günler sürerdi.

Demir sandalye/Demir yatak: Bu demir eşyalar iyice beslenmiş bir ateşle çevreleniyor ve bunların üzerindeki kişiler ölünceye kadar kızartılıyordu.

Boğma: Çok değişik biçimlerde kullanılmıştır. En yaygın olanı denizdir. Belki de en iyi bilinen varyasyonu cadı testidir. Su eğer kadını reddederse kadın yüzer. Bu da kadının suçlu olduğunu gösterir ve infaz edilirdi. Eğer su kadını kabul ederse kadın boğulur ve bu da kadının suçsuz olduğunu gösterir.

Zehir: İlginçtir ki zehir, infazın yaygın bir biçimi olmamıştır. Zehirin en çok tanınan kurbanı, baldıran zehirini içmeye zorlanan Sokrates'tir.

Ezme: Mahkum zemine yatırılır ve üzerine aşama aşama ağır taşlar yerleştirilirdi. Mahkumun nefessiz kalarak öldüğü bu yöntemde, cellat, ölüm zamanını istediği gibi uzatabilirdi.

Testereyle kesme: Suçlu testere ile ikiye bölünür. Yüksekten atma: Mahkum yüksek bir uçurum ya da kale burcundan aşağı atılır.

Çuvala koyma: Suçlu yılan, akrep, kedi, köpek gibi hayvanlarla büyük bir çuvalın içine konurdu. Aç bırakma: Kişi bir hücre ya da kafese konur ve yiyecek verilmez.

İki ağaçla ikiye ayırma: İki ağaç, birbirlerine doğru çekilir, mahkum bir kol ve bacağı bir ağaca, diğer kol ve bacağı da diğer ağaca bağlanırdı. Ağaçlar bırakılınca mahkum gerdirilmiş olur ve acı içinde ölürdü.

Garotte: Askı ve idamın karışımı bir yöntem. Bir ucu duvara tutturalan ipin diğer ucuda mahkumun boynuna dolanır. Mahkum itilerek, çekilerek ya da ayakları kaldırılarak boğulur.

Sürükleme: Kişi bir ata bağlanır ve ölene kadar sürüklenir.

Su veya civa ölümü: Mahkum ölünceye kadar su veya civa içmeye zorlanır.

Okla vurma: Vikingler tarafından uygulanmıştır. Acıyı uzatmak için ölümcül olmayan bölgeleri hedef almışlardır.

Taşlama: Kişi, ölene kadar taşlanır. Taşlamada, kişinin üyesi olduğu topluluk da bu taşlamaya yardımcı olurdu. Arap ülkelerinde yakın zamana kadar kullanıldı.

Yarma: Suçlu kendindeyken gövdesi açılır ve iç organlar tek tek çıkartılıp, kendisine gösterilirdi.

Temmuz 11, 2007

2002 yılı faili meçhul cinayetleri

İsmail Akman 2 Ocak günü İstanbul’un Kadıköy ilçesinde, İsmail Akman adlı kişi, Yasa Caddesindeki bir işhanında bulunan çalıştığı dükkanda, bıçaklanarak öldürülmüş halde bulundu. Murat Kara 4 Ocak günü Ankara’nın Ulus semtinde, Murat Kara adlı taksi şoförü, kimliği belirlenemeyen bir kişi tarafından silahla vuruldu. Tek kurşun yarası aldığı belirlenen Kara, olay yerinde yaşamını yitirdi. Mevlüt Koşar 7 Ocak günü Urfa’nın Siverek ilçesinde, A. İpekçi caddesi üzerinde, kimliği belirsiz kişilerin silahlı saldırısına uğrayan üç kişiden Mevlüt Koşar olay yerinde öldü. Mustafa Tili ile Kamil Karakeçi adlı kişiler yaralandı. Ali Peker 8 Ocak günü İstanbul’da, Ali Peker adlı kişi, Unkapanı Üsküplü caddesindeki evinde ölü bulundu. Polis ekiplerince yapılan incelemede, adı geçenin yüzünde darp izleri olduğu görüldü. Mustafa Namık 15 Ocak günü İstanbul’un Büyükçekmece ilçesinde, emekli astsubay Mustafa Namık, ikamet ettiği villasında, pompalı bir tüfekle öldürülmüş halde bulundu. Ali Rıza Kıra 30 Ocak günü Kocaeli’nin Gebze ilçesinde, bir gıda sanayiinde görevli Ali Rıza Kıra adlı kişi, kullandığı minibüsün içinde yakılarak öldürülmüş halde bulundu. Kimliği belirsiz bir kadın 22 Ocak günü İstanbul’un Avcılar ilçesi Firuzköy Çekmece Gölü yakınında, boğazı kesilmiş halde bir kadın cesedi bulundu. Üstünde kimlik çıkmayan kadın, Adli tıp morguna kaldırıldı. Kimliği belirsiz bir kişi 28 Ocak günü İstanbul Eminönü’nde, Kumkapı’daki bir gazinonun arkasında, başına sert bir cisimle vurularak öldürülmüş bir kişi bulundu. Ceset üzerinde yapılan incelemede, üzerinde kimliğini belirten herhangi bir belge çıkmadı. Sercan Kaya 31 Ocak günü İstanbul Gaziosmanpaşa’da, Sercan Kaya adlı kişi, bir aracın içinde bulunan kimliği belirlenemeyen iki kişinin silahlı saldırısına uğradı. Ağır yaralanan Kaya, hastaneye kaldırılırken yaşamını yitirdi. Maria Zubkova- Hayrettin Aker 1 Şubat günü İstanbul’un Büyükçekmece ilçesinde, Ukrayna uyruklu Maria Zubkova adlı kadın, çalıştığı villanın kapısı önünde, bina sahibinin eşi tarafından ölü olarak bulundu. Yapılan incelemede, adı geçenin kimlikleri belirsiz kişilerce başına sıkılan tek kurşunla öldürüldüğü belirlendi. Aynı gün, bir hafta önce ailesinin; kaybolduğuna ilişkin beyanda bulunduğu Hayrettin Aker adlı kişi, Silivri ilçesinin Büyükçavuşlu köyündeki boş bir arazide, karnından bıçaklanmış halde ölü bulundu. Yusuf Yalçın 5 Şubat günü Ankara’nın Kazan ilçesi yakınlarında, Yusuf Yalçın adlı kişi, başına sert bir cisimle vurulmuş halde ölü bulundu. Vurulduktan sonra dere yatağına atılan Yalçın’ın, milli futbolcu Hasan Şaş’ın kayınpederi olduğu belirlendi ancak vuranların kimliğiyle ilgili bilgi edinilemedi. Mesut Gözen 3 Şubat günü Diyarbakır’ın Bağlar beldesinde, yolda yürümekte olan Mesut Gözen adlı kişi, kimlikleri belirsiz iki kişinin silahlı saldırısına uğradı. Ağır yaralanan Gözen, kaldırıldığı hastanede can verdi. Şerif Çınar 15 Şubat günü İstanbul Şişli ilçesinde, Feriköy Kınalıkeklik sokakta, kimliği belirsiz bir kişinin silahlı saldırısına uğrayan üç kişiden Şerif Çınar öldü. Yapılan incelemede, yankesici oldukları bildirilen vurulan kişilerden S. Taşan ve M. Sarıkaya, yaralanarak hastaneye kaldırıldı. Ürfi Bekçi 9 Şubat günü Manisa’nın Salihli ilçesinde, G. Okkan mahallesinde kavga olduğu yönünde ihbar alan güvenlik güçleri, olay yerinde bıçaklanarak yaralanmış Ürfi Bekçi adlı kişiyi buldular. Hastaneye kaldırılan Bekçi, yaşamını yitirdi. İsmet Alkış 22 Şubat günü İzmir’in Kadifekale semtinde, İsmet Alkış adlı kişi, başına sert bir cisimle vurularak öldürülmüş halde bulundu. Yapılan incelemede, adı geçeni vuranların kimliği belirlenemezken, cesedin iki sokak ötede bir kamyonetten sürüklenerek olay yerindeki merdiven aralığına bırakıldığı açıklandı. Şeredin Sancar, Newroz Sancar 12 Mart günü Mardin’in Nusaybin ilçesine bağlı Mezrike köyünden tarlalarını ekmek üzere Xanike köyüne giderken, kimliği belirsiz kişilerce kaçırılan Yezidi Kürtlerinden Şeredin Sancar ve eşi Newroz, sonraki günlerde ölü bulundu. Şeredin’in’in cesedi Midyat ilçesinin Daline köyü yakınlarında arabasının içinde bulunurken, birkaç gün sonra da, Xanike köyündeki bir kuyuda elleri başörtüsüyle bağlanmış ve sırtına taş bağlanmış halde Newroz’un cesedi çıktı. Kimliği belirsiz bir kişi 18 Şubat günü İstanbul Zekeriyaköy’de, 35 yaşlarında olduğu sanılan bir kişi, boş arazide ölü bulundu. Yapılan incelemede, yüzüne sert bir cisimle vurulduğu anlaşılan kişinin kimliği ile kimlerce ve neden öldürüldüğü belirlenemedi. Arafat Yılmaz 28 Şubat günü Diyarbakır’ın Bağlar beldesi Kaynartepe mahallesinde, kimliği belirsiz kişilerin silahlı saldırısına uğrayan Arafat Yılmaz adlı kişi, olay yerinde öldü. Ferhat Dikmen 30 Mart günü İstanbul’un Üsküdar ilçesinde, Haydarpaşa Numune Hastanesi yakınlarında Ferhat Dikmen adlı kişi, uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirdi. Adı geçenin PKK itirafçısı olduğu öne sürüldü. Dilaver Alp, A. Selam Aslan 3 Mart günü İstanbul’da, Tarlabaşı Sakızağacı caddesinde yürümekte olan Dilaver Alp ve A. Selam Aslan adlı kişiler, kimliği belirsiz kişilerin silahlı saldırısına uğradılar. Adı geçenler olay yerinde öldüler. Volkan Karagöz 7 Mart günü İstanbul’un Esenler ilçesi Davutpaşa caddesi üzerinde, Volkan Karagöz adlı kişi, bir ihbar üzerine ölü bulundu. Yapılan incelemede, adı geçenin vücudunun çeşitli yerlerinden bıçaklandığı belirlendi. Aydın Çelebi 11 Mart günü İstanbul’un Pendik ilçesinde, Aydın Çelebi adlı kişi, Kurtköy mahallesinde öldürülmüş halde bulundu. Yapılan incelemede, adı geçenin başının arka tarafından silahla vurulduğu belirlendi. Cemal Yılmaz 13 Mart günü İzmir’de, Cemal Yılmaz adlı işadamı, aracını park etmekte olduğu evinin önünde, kimliği belirsiz üç kişinin silahlı saldırısına uğradı. Kafasından kurşun yaraları alan Yılmaz, olay yerinde öldü. Hasan Gülenç 16 Mart günü İzmir’in Aliağai ilçesine bağlı Yenişakran beldesinde, Hasan Gülenç adlı kişi kimliği belirsiz kişilerce telle boğularak öldürüldü. Yapılan araştırmada, Gülenç’in emekli olduğu Almanya’dan 6 ay kadar önce gelip beldeye yerleştiği bildirildi. Dursun Gündoğdu 17 Mart günü Adana’da, Hacıbektaş Veli Derneği ikinci başkanı ve belediye eski meclis üyesi Dursun Gündoğdu, Mahfesığmaz mahallesindeki bir inşaatın ikinci katında ölü bulundu. Yapılan araştırmada, Gündoğdu’nun sekiz yerinden bıçaklandığı ve öldürülmeden tecavüz edildiği belirlendi. Elan Özgür 21 Mart günü Düzce’de, bir duruşmaya katılmak üzere adliye binası önünde bulunan avukat Elan Özgür, kimliği belirsiz bir kişinin silahlı saldırısına uğradı. Göğsüne ve omuzuna kurşun isabet eden Özgür, kaldırıldığı devlet hastanesinde yaşamını yitirdi. Şerif Alptekin Mardin’in Dargeçit ilçesine bağlı korucu köyü Ilısu’da, traktörüyle kum ocağına giden Şerif Alptekin adlı kişi ölü bulundu. İlçe savcısının olay yerine gelmesine karşın, adı geçenin ölüm nedenini belirleyecek adli tıp raporuna gerek duyulmadı ve olayla ilgili herhangi bir soruşturma başlatılmadı. Behor Roziya 15 Nisan günü İzmir’in Alsancak semtinde, Behor Roziya adlı kişi, sahibi olduğu kuyumcu dükkanına gelen maskeli bir kişinin silahlı saldırısına uğradı. Göğsüne üç kurşun isabet eden Behor, olay yerinde öldü. Abdulhakim Tülay Urfa’nın Siverek ilçesinde ikamet eden ve evinden ayrıldıktan sonra haber alınamayan 17 yaşındaki Abdulhakim Tülay, 5 Nisan günü Bavuş mevkiinde ölü bulundu. Yapılan incelemede, Tülay’ın başının ezilerek öldürüldüğü görüldü. İbrahim Oran 15 Nisan günü Siirt’in Pervari ilçesine bağlı Doğan köyü yakınlarında hayvanlarını otlatmakta olan İbrahim ve Selim Oran, kimliği belirsiz kişilerin silahlı saldırısına uğradılar. Olayda, İbrahim Oran ölürken, Selim Oran yaralanarak hastaneye kaldırıldı. Kimliği belirsiz bir kadın 20 Nisan günü İstanbul’un Şişli ilçesinde, Baruthane deresi kenarında 40 yaşlarında bir kadın ölü bulundu. Yapılan incelemede, kimliği belirlenemeyen kadının boğazının bıçakla kesildiği, vücudunda darp izleri olduğu ve Hizbullah örgütünün cinayetlerine benzer biçimde, gözlerinin siyah bandajla kapatılıp ayaklarının boynuna domuz bağıyla bağlandığı saptandı. Urfan Karaca 23 Nisan günü İstanbul Beyoğlu’nda, Urfan Karaca adlı kişi, kimliği belirsiz iki kişinin silahlı saldırısına uğradı. Vücuduna saplanan kurşun yaralarıyla ağır yaralanan Karaca, kaldırıldığı SSK Okmeydanı Hastanesi’nde öldü. Ali Naki Aydın 29 Nisan günü İzmir’in Buca ilçesinde, bir tekstil fabrikasında güvenlik görevlisi olarak çalışan Ali Naki Aydın, bıçaklanarak öldürülmüş olarak bulundu. Yapılan incelemede, adı geçenin motosikletinin de cesedine yakın bir yerde olduğu belirlendi ancak vuranların kimlikleriyle ilgili bilgi edinilemedi. Ahmet Salih Karaaslan, Hamza Karaaslan, M.Ali Karaaslan Diyarbakır il merkezinde güvenlik kuvvetleri tarafından yapılan operasyonlar sırasında gözaltına alınan M.Salih Kölge’nin, G.Antep il merkezinde yer gösterdiği ve gösterilen evde yapılan kazıda Ahmet Salih Karaaslan, Hamza Karaaslan ve M.Ali Karaaslan adlı kişilere ait oldukları belirlenen cesetlerin bulunduğu açıklandı. Adem Keleş 2 Mayıs günü Sivas il merkezinde, Adem Keleş adlı uzman çavuş, Yenidoğan mahallesindeki evinin önünde kafası kesilmiş halde öldürülmüş olarak bulundu. Adı geçenin kimlerce ve niçin vurulduğu belirlenemedi. Hakkı Çolakoğlu 11 Mayıs günü Sakarya’nın Hendek ilçesi TEM otoyolu gişeleri yakınında, başında ve vücudunda işkence izleri olan ve silahla vurulmuş bir erkek cesedi bulundu. Yapılan araştırmada, öldürülen kişinin Düzce’nin Nalbantoğlu köyündeki dükkanından kaçırılan Hakkı Çolakoğlu olduğu belirlendi. Ersin Karaca 25 Mayıs günü Kütahya’nın Domaniç ilçesinde, Dumlupınar Üniversitesi öğrencisi Ersin Karaca, öğrenci yurdundaki yatağında ölü bulundu. Karaca’nın ölüm nedenine ilişkin soruşturma başlatıldı. Yavuz Selim Altınparmak 4 Mayıs günü Malatya ilinde kaybolan polis memuru Yavuz Selim Altıparmak, ertesi gün Sivas karayolunun onuncu kilometresinde ölü olarak bulundu. Devlet Hastanesi morguna kaldırılan Altınparmak’ın darp edilerek öldürüldüğü açıklandı. Yıldız Yıldırım 19 Mayıs günü İstanbul Beşiktaş’ta, A. Saygun caddesi üzerindeki Tayhan sitesi B Blokta, Yıldız Yıldırım adlı kadın ölü bulundu. Polis yetkilileri adı geçenin başına sıkılan tek kurşunla öldürüldüğünü açıkladılar. Mehmet Şerif Acar Kerim Acar, 12 Mayıs günü yaptığı başvuruda, Şırnak ili Beytüşşebap ilçesine bağlı Ilıcak köyü nüfusuna kayıtlı oğlu Mehmet Şerif Acar’ın 1989 yılında evden ayrıldığını, kendisinden uzun süre haber alamadıklarını, 1993 yılında Şırnak ili Uludere ilçesi Şenoba Beldesi yakınlarında güvenlik güçleri ile girdiği çatışma sonrasında başından ve bacağından yaralı olarak gözaltına alındığını; oğlunun, gözaltındaki sorgusundan sonra Diyarbakır DGM tarafından tutuklanarak Diyarbakır E Tipi Cezaevine konulduğunu, 2001 yılı sonlarına doğru Muş cezaevinden tahliye edildiğini belirtti. Tahliye edilen oğlunun Ilıcak Köyüne gittiğini belirten Acar, yaklaşık 1 hafta önce köydeki akrabalarının kendisini arayarak oğlu M. Şerif Acar’ın köy yakınlarında köy korucuları ve askerler tarafından öldürüldüğünü söylediklerini belirtti. Köylerinde korucuların bulunduğunu ve sürekli köylülere baskı yapıldığını belirten Kerim Acar, oğlunun öldürülmesi sırasında bir çok köylünün olaya tanık olduğunu ancak korktukları için hiçbir şey söylemediklerini, ayrıca oğlunun cenazesinin kendilerine verilmediğini aktardı. Suat İsmailoğlu, Fikret Özdemir 2 Haziran günü İstanbul Esenler’de, Suat İsmailoğlu ve Fikret Özdemir adlı kişilere, işlettikleri barın önünden evlerine gitmek için bir araca binmek üzere iken, kimliği belirsiz kişilerce bir araçtan ateş açıldı. Yaralanarak hastaneye kaldırılan adı geçenler kurtarılamadı. M. Emin Ertem 3 Haziran günü Bursa’nın Orhaneli ilçesinin Dağgüney köyü yakınındaki Kocasu deresinde, bir aydan beri kayıp olan M. Emin Ertem adlı kişi ölü bulundu. Adı geçenin ölüm nedenine ilişkin soruşturma başlatıldı. Hasan Hastek 18 Haziran günü İstanbul Kadıköy’de, Hasan Hastek adlı kişi, Bostancı sahilinde yürürken, kimliği belirsiz kişilerce karnından bıçaklandı. Olay yerine gelen polislerce hastaneye kaldırılan Hastek yaşamını yitirdi. Muzaffer Beyaz 21 Haziran günü Van il merkezi Karşıyaka mahallesinde, petrol işletmecisi Muzaffer Beyaz, aracının içinde ölü bulundu. Yapılan incelemede, Beyaz’ın boğularak öldürüldüğü belirlendi. Durdu Gökçü 21 Haziran günü İçel il merkezinde Durdu Gökçü adlı kadın, evinde ölü bulundu. Yapılan incelemede, kadının vücudunun çeşitli yerlerinden bıçaklanarak öldürüldüğü belirlendi. Hacer Er 30 Haziran günü Ordu’nun Ünye ilçesinde, Hacer Er adlı kadın, evinin ilerisindeki fındık bahçesinde kimliği belirsiz kişilerin silahlı saldırısına uğradı. Er, göğsüne isabet eden kurşunla olay yerinde öldü. Ahmet Cevat Sevgili 2 Temmuz günü Siirt’in Kurtalan ilçesine bağlı Kayabağlar beldesinde, belediye başkanı Ahmet Cevat Sevgili, evinin damında uyku halinde iken, eve gelen kimliği belirsiz silahlı kişilerin saldırısına uğradı. Sevgili, olay yerinde öldü. Sezai Yaprak 29 Temmuz günü Diyarbakır ili Yolaltı köyü yakınlarında, Sezai Yaprak adlı kişi, kimliği belirsiz kişilerin silahlı saldırısına uğradı. Hastaneye kaldırılan Yaprak, kurtarılamadı. Recep Azizoğlu 2 Ağustos günü Diyarbakır’da, Yenişehir beldesinin HADEP’li belediye başkanının amcası olan avukat Recep Azizoğlu, evine çıkmak üzere asansöre bindiği sırada, kimliği belirsiz bir kişinin silahlı saldırısına uğradı. Başına isabet eden kurşunla yaralanan Azizoğlu, kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi. Ogun Altan 2 Ağustos günü İstanbul’un Üsküdar ilçesinde, bir süreden beri kayıp olan Ogun Altan adlı kişi, Harem vapur iskelesi yakınlarında ölü bulundu. Ailesi, Altan’ın kendilerine bir süredir ölümle tehdit edildiğini söylediğini beyan ettiler. Hasan Yantek, Mustafa Yantek, Tahir Kısakol 23 Ağustos günü Maraş’ın Pazarcık ilçesi Harmancık köyü yakınlarındaki Çumruklu mevkiinde, ikisi kardeş olan 3 kişi, kafalarına ateş edilmiş halde ölü bulundu. Öldürülenlerden Hasan Yantek’in, otlatmaya götürdüğü hayvanların bir süre sonra köye geri dönmeleri üzerine, arazide yapılan arama sırasında ortaya çıkan olayda, Mustafa Yantek ve Tahir Kısakol’un cesetleri, bir fıstık bahçesinin içinde yan yana, Hasan da, üç kilometre ötede bulundu. Veli Tekin 25 Ağustos günü Adana il merkezinde, emekli uzman çavuş olduğu belirlenen Veli Tekin adlı kişi, kimliği belirsiz kişilerce vücudunun çeşitli yerlerinden bıçaklanmış halde ölü olarak bulundu. Veysi Yıldız Eylül günü Urfa’nın Viranşehir ilçesine bağlı Koşullu köyünde, Veysi Yıldız adlı kişi, hayvanlarını otlattığı kırsal alanda, kimlikleri belirsiz kişilerin silahlı saldırısına uğradı. Vücuduna çok sayıda kurşun yarası alan Yıldız, yaşamını yitirdi. Hülya As 10 Eylül günü İçel’de, Emniyet Müdürlüğü’nde görevli polis memuru Hülya As, Arslanköy beldesi yol güzergahındaki ormanlık alanda, yakılmış halde öldürülmüş olarak bulundu. Mahmut Koç 13 Eylül günü İstanbul Ümraniye’de, Mahmut Koç adlı kişi, Ihlamurkuyu yönüne giden yolcu olarak bindiği minibüsün içinde, bir sonraki durakta binen kimliği belirsiz bir kişinin silahlı saldırısına uğradı. Beş ay önce cezaevinden çıktığı belirlenen Koç, kaldırıldığı hastanede öldü. Nurettin Gürle 18 Eylül günü Maraş’ta, Doğruyol Partisi’nin gençlik kolu başkanı Nurettin Gürle, A. Türkeş bulvarı üzerinde silahlı saldırıya uğradı. Yanındaki F. Tosun ve S. Çayır’ın yaralandığı olayda, Gürle yaşamını yitirdi. A.Rahman Gülhan, Mahmut Özalp 10 Ekim günü saat 12.00 sularında Şırnak ili Güçlükonak ilçesi Xurs köyü korucularının fıstık toplamaya gittikleri esnada askeri giyimli kişi/ kişiler tarafından açılan ateş sonucunda 37 yaşındaki Mahmut Özalp ve 38 yaşındaki A.Rahman Gülhan adlı korucuların yaşamlarını yitirdikleri belirtildi T.Ç. 25 Eylül günü Batman’ın Sason ilçesine bağlı Taşyuva köyü yakınlarında, 17 yaşındaki T.Ç. adlı genç, kendi silahıyla vurulmuş halde ölü bulundu. T.Ç.’nin intihar mı yoksa başkaları tarafından mı vurulduğu saptanamadı. Sabri Akıl 15 Kasım günü Urfa’nın Siverek ilçesinden Karakeçi köyüne gitmekte olan Sabri Akıl ile eşi Sevgi Akıl, köy girişinde kimliği belirsiz kişilerin silahlı saldırısına uğradı. Yaralanarak hastaneye kaldırılan karı-kocadan Sabri Akıl, hastanede yaşamını yitirdi. Abidin Ubat Siirt ili Şirvan ilçesine bağlı Zıvzik Köyünde ikamet eden Abidin Ubat (1961 Siirt ili Şirvan ilçesi nüfusuna kayıtlı, ilkokul mezunu evli altı çocuk babası.), çift sürmeye gittiği sırada kimliği belirsiz kişilerin silahlı saldırısı sonucu yaşamını yitirdi. Ubat’ın kimler tarafından öldürüldüğü konusunda herhangi bir bilginin elde edilmediği ancak 3 Kasım seçimleri döneminde DEHAP adına müşahitlik yaptığından dolayı Üstpınar Karakolu yetkilileri tarafından tehdit edildiği, öldürüldüğü yerde yapılan incelemelerde bir askeri palaskanın mevcut olduğu belirtildi. Şehriyan Temel 4 Aralık günü Urfa’nın Viranşehir ilçesinde, üç günden beri haber alınamayan lise öğrencisi 16 yaşındaki Şehriyan Temel, evinde öldürülmüş olarak bulundu. Yapılan incelemede, adı geçenin vücudunda bıçak darbelerine rastlandı soruşturma başlatıldı. Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu 18 Aralık günü Ankara’da, Ankara Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu, evine gitmek üzere parkettiği aracının yanında, kimliği belirsiz kişilerin silahlı saldırısına uğradı. Vücuduna iki kurşun isabet eden Hablemitoğlu yaşamını yitirdi. İzzettin Demir ve Mehmet Yargı 18 Aralık günü Batman il merkezi Aydınevler mahallesinde, İzzettin Demir ve Mehmet Yargı adlı kişiler, kendilerini polis olarak tanıtan kar maskeli kişiler tarafından silahla tarandı. Silahlı kişilerin, iki yurttaş üzerindeki bir miktar parayı alarak kaçtıkları belirlendi. İbrahim Karakaş 6 Aralık günü, Erzurum’un Karayazı ilçesine bağlı Aşağı İncesu köyündeki evinden ayrıldıktan sonra haber alınamayan HADEP üyesi İbrahim Karakaş, köye üç kilometre uzaklıktaki bir arazide çobanlar tarafından ölü halde bulundu. Yapılan incelemede, adı geçenin ensesine sıkılan tek kurşunla öldürüldüğü belirlendi. Mazhar Kanaş Batman il merkezine bağlı Güneşli köyü yakınlarındaki açık arazide, bir erkek cesedi bulundu. Yapılan inceleme ve otopside, Mazhar Kanaş adlı şahıs olduğu anlaşılan maktülün, kafasına sıkılan tek kurşunla vurulduğu belirlendi.

EN HASTA MEKTUP

Süphesiz, bir seri katil tarafindan yazilan en hasta mektup, yamyam çocuk katili Albert Fish’in 1928 yilindaki on iki yasindaki kurbani Grace Budd’in annesine 8 yil sonra 1934 ‘te yazdigi mektuptur. Büyük sanstir ki Bayan Budd okuma yazma bilmiyordu ve böylelikle bu rezil mektubu okuma dehsetinden kurtulabilmisti. Bu mektubun asli bu gün sanatçi Joe Coleman’in koleksiyonundadir.

"Çok Sevgili Bayan Budd,1894’te bir arkadasim Steamer Tacoma gemisinde denizci olarak denize açilmisti. San Francisko’dan Hong Kong’a gitmek üzere yola çikmislardi. Limana varinca iki arkadasi ile karaya çikmislar ve çok içip sarhos olmuslar. Döndükleri zaman geminin limandan ayrildigini görmüsler. Bu sirada orada kitlik hüküm sürmekteymis. Etin kilosu 2-6 dolar arasindaymis. Çok fakir olanlar arasinda açlik sikintisi o kadar büyükmüs ki digerlerinin açliktan ölmesini önlemek amaciyla 12 yasindan küçük tüm çocuklar, et olarak pazarlanmalari için kasaplara satiliyorlarmis. Herhangi bir kasaba gidip pirzola, biftek, kusbasi isteyebilirmissiniz. Çiplak bir çocuk vücudunun bir kismi önünüze getirilir ve istediginiz parçalari kestirebilirmissiniz. Bir kizin veya oglanin kalça kismi, en lezzetli bölümmüs ve dana kotlet olarak satilan en pahali etmis. John orada çok uzun kalmis ve insan etine karsi bir düskünlügü olusmus. New York’a dönünce biri 7 digeri 11 yasinda iki oglan çocugu çalmis. Onlari evine götürüp soymus ve bir dolaba kapamis. Sonra tüm giysilerini yakmis. Her gün etlerinin iyi ve yumusak olmasi için onlara iskence yapip dövmüs. Önce 11 yasindaki oglani öldürmüs, çünkü onun poposu daha tombul ve tabi ki daha etliymis. Kafasi, kemikleri ve bagirsaklarindan baska vücudunun her bir parçasini pisirip yemis. Firinda pisirmis (tüm popsunu), haslamis, kizartmis ve kusbasi yapmis. Küçük oglana da ayni seyleri yapmis. Ben o zamanlar 409 Dogu 100. Sokak’ta oturuyordum. Bana insan etinin çok lezzetli oldugunu o kadar sik söylemisti ki ben de tatmayi aklima koydum. 3 Haziran 1928 Pazar günü sizin 406 Bati 15. Sokak’taki evinize geldim, peynir ve çilek getirdim. Öglen yemegini birlikte yedik. Grace, kucagima oturdu ve beni öptü. Onu yemeyi aklima koydum. Onu bir partiye götürecegimi söyledim. Siz de evet gidebilir dediniz. Onu Westchester’da daha önce gözüme kestirdigim bos bir eve götürdüm. Oraya vardigimizda ona disarida beklemesini söyledim. Kir çiçekleri toplamaya basladi. Yukari çiktim ve tüm giysilerimi çikardim. Çikarmasaydim üzerlerine kanin bulasacagini biliyordum. Her sey hazir olunca, pencereden onu çagirdim. O odaya girinceye kadar bir dolapta saklandim. Beni çiplak görünce aglamaya basladi ve merdivenlerden inmeye çalisti. Onu yakaladim ve o da bana annesine sikayet edecegini söyledi. Önce onu tamamen soydum. Nasil da tekmeledi, isirdi ve tirnakladi. Bogazini sikarak onu öldürdüm ve sonra da etlerini odama götürebilmek için ufak parçalara böldüm. Pisirdim ve yedim. Firinda pisen küçük poposu öylesine yumusak ve tatliydi ki. Tüm vücudunu yemem dokuz gün sürdü. Ona tecavüz etmedim, ama istesem bunu yapabilirdim. Bir bakire olarak öldü. "

Karındeşen Jack

"Tarihe bakildiginda 20.yüzyili benim baslattigim görülecektir"

Dehset, 31 Agustos 1888 de sabahin erken saatlerinde basladi. Kabaca sabah 3:45 sularinda Londra’nin East End bölgesindeki, issiz ve los bir sokakta yürüyen hamal George Cross, musambaya sarili bir seye çarpti. Yakindan bakinca, bu yiginin parçalanmis bir kadin vücudu oldugunu anladi. Kadinin daha sonra 42 yasindaki Mary Ann Nicholls adinda bir hayat kadini oldugu ortaya çikti. Girtlagi kesilip karni açilmisti ve cinsel organinda biçak yaralari vardi.O zaman kimse farkina varmasa da, Mary Anne Nicholls ün bu korkunç ölümü suç tarihinde tüyler ürpertici bir dönüm noktasi teskil edecekti. Bu cinayet, yalnizca önce Londra ya sonra da tüm dünyaya etkisi sok dalgalari seklinde yayilacak bir cinayetler zincirinin ilk halkasi degildi. Ayni zamanda çok daha önemli bir seye isaret etmekteydi: seri seks cinayetlerinin modern döneminin basladigina.Nicholls cinayetinden bir hafta sonra, ilk cinayet mahallinden 800 metre uzaklikta, pansiyon olarak kullanilan bir binanin arkasinda,kötü beslenme ve veremden muzdarip 47 yasinda bir hayat kadini olan Annie Chapman in parçalanmis cesedi bulundu. Chapman in kafasi neredeyse vücudundan kopmustu, katil tüm buyun adalelerini kesmisti ve neredeyse omuriligini de koparmisti. Ayrica iç organlari da karnindan disari çikarilmisti.Katilin gerek kimligi asla bilinemeyecekti. Ancak birkaç hafta sonra Metropoliten Polisi kiskirtici bir mektup aldi. Mektup suçlu oldugunu söyleyen sahis tarafindan yazilmis ve takma isimle imzalanmisti. Bu isin halk tarafindan benimsendi. Bu andan itibaren çilgin Whitechapel Kasabi, bu korkunç isimle aranacakti: Karindesen Jack.Polisin Karindesen in mektubunu almasindan iki gün sonra katil, Elizabeth Stride adinda Isveçli bir hayat kadinin bogazini kesti. Kurban üzerinde diger korkunç seyleri yapamadan, yaklasan bir arabanin sesiyle isini yarim birakmak zorunda kaldi. Oradan hizla kaçan Karindesen, Cathrine Eddowes adinda, kaldirimda sarhos bulundugu için karakola götürülerek ayilana kadar orada tutulan ve henüz saliverilmis olan 43 yasindaki bir hayat kadinina rastladi. Onu issiz bir meydana götürdü ve orada bogazini kesti. Ardindan seytani bir öfkeye kapilarak kadinin yüzünü tamamen parçaladi, vücudunu kuyruk sokumundan gögüs kafesine kadar kesti, bagirsaklarini disari çikartti ve sol böbregini alarak uzaklasti.Karindesen tarafindan gerçeklestirilen son suç ayni zamanda en korkuncuydu. 9 kasim gecesi, 3 aylik hamile olan 25 yasindaki Irlandali bir hayat kadiniyla onun odasina gitti. Gecenin ortalarina dogru onu yatakta öldürdü, birkaç saat boyunca keyifle cesedi parçaladi iç organlarini disari çikartti, burnunu ve gögüslerini kesti, bacaklarinin etlerini siyirdi.Bu olaydan sonra, Whitechapel cinayetleri birden bire durdu. Karindesen sonsuza kadar ortadan yok oldu, tarihten çikip efsaneler alemine karisti.O günden beri konu üzerine kafa yoranlar bir kasaptan Ingiliz tacinin veliahdina kadar bir dolu süpheli öne sürmüslerdir. Bu iddialarin çogu eglenceli okuma malzemeleri teskil eder, ancak Karindesen in gerçek kimligi yüz yildir degismedi: O, merak uyandiran, muhtemelen hiç çözülemeyecek bir sirdir.”Bogaz bir biçakla kesilmis, kafa vücuttan neredeyse ayrilmisti. Karin kismen parçalanarak açilmis ve her iki gögüs de kesilmis. Burun kesilmis, alnindaki deri yüzülmüs ve uyluklardan ayaklara kadar etler kemikten siyrilmis. Bagirsaklar ve vücudun diger parçalari yoktu, ancak karaciger vs. bu zavalli kurbanin ayaklari arasina yerlestirilisti. Bacaklardan çikarilan etleri gögüsler ve burun katil tarafindan masanin üstüne konmus ve kadinin ellerinden biri midesinin içine sokulmus.”Karindesen Jack in son kurbani Mary Kelly’nin nasil bulundugunu anlatan 1888 tarihli bir gazeteden.



POLISE YAZDIGI MEKTUP

Sayin Yetkili,Kulagima sürekli polisin beni yakaladigina dair haberler çaliniyor, ama beni uzun bir süre daha yakalayamayacaklar. Çok zeki görünüp dogru iz üzerinde olduklarini söylediklerinde çok gülüyorum... Ben orospularin pesindeyim ve yakalanincaya kadar onlari desmeye devam edecegim. Son isim çok muhtesemdi. Bayana bagirmasi için firsat bile vermedim. Beni simdi nasil yakalayabilirler. Isimi seviyorum ve yeniden baslamak istiyorum. Yakinda benim komik oyunlarimi yeniden duyacaksiniz... Biçagim saglam ve keskin ve eger bir sansim olursa yeniden baslamak istiyorum. Iyi sanslar.Tüm samimiyetimle,Karindesen Jack

KARINDEŞEN'İN ROBOT RESMİ

İngiliz emniyet teşkilatı Scotland Yard, bilinen ilk seri katil “Karındeşen Jack”in robot resmini bugünün tekniğiyle çizdi. Karındeşen Jack vakasına bugünün modern polis teknikleriyle yeniden göz atan Scotland Yard’ın şiddet kriminal analiz bölümü başkanı Laura Richards ve ekibi, 1880’lerde Londra’da en az 5 fahişeyi bıçakla öldüren ve hiç polise yakalanmayan “Karındeşen Jack” lakaplı seri katilin resmini, aralarında patolog, tarihçiler ve coğrafyacıların da bulunduğu uzmanlarla çizmeyi başardı. Karındeşen’i “korkutucu derecede normal”, ancak “son derece zalim” olabilecek birisi olarak tanımlayan Scotland Yard ekibinin çizdiği ve bilinen ilk seri katilin şimdiye dek yapılan en doğru fiziksel, coğrafi ve psikolojik portresi, yarın İngiliz yayın kuruluşu BBC’de yayımlanacak bir belgeselde gösterilecek. 120 yıllık kanıtın, Karındeşen’in 25 ila 35 yaşlarında, 1.65 ila 1.70 metre boylarında ve tıknaz birisi olduğunu gösterdiğini belirten Richards, “İlk kez Karındeşen Jack’ın nasıl birisi olduğunu anlayabiliyoruz. Muhtemelen nerede oturduğunu anlayabilir, nasıl birisi olduğunu görebilir ve sonunda adaletin elinden nasıl kaçtığı açıklayabiliriz” diye konuştu. Scotland Yard ekibi, şimdiki olanaklar o zaman olsaydı, Doğu Londra’da seri cinayetler işleyen Karındeşen’in, adaletin elinden kaçamayacağına inandıklarını bildirdiler.



KESIN BILINEN KURBANLARI
1.Mary Ann Nicholls (43) , 31 Agustos 1888
2. Annie Chapman (47), 8 Eylül 1888
3. Elizabeth Stride (45), 30 Eylül 1888
4. Catharine Eddowes (46), 30 Eylül 1888
5. Mary Jeanette Kelly (25), 9 Kasim 1888

EMIN OLUNAMAYAN KURBANLAR
1-Kimligi Belirsiz Kadin-Aralik 1887
2-Annie Millwood-25 Subat 1888
3-Ada Wilson -28 Mart 1888
4-Emma Elizabeth Smith-3 Nisan1888
5-Martha Tabram-7 Agustos 1888
6-Kimligi Belirsiz Kadin-2 Ekim1888
7-Annie Farmer-21 Kasim 1888
8-Rose Mylett-20 Aralik 1888
9-Elizabeth Jackson-25 Haziran 1889
10-Alice McKenzie-17 Temmuz 1889
11-Frances Coles-13 Subat 1891
12-Carrie Brown-24 Nisan 1891

Aslinda kurbanlarin, yüzlerce oldugu da iddia edilir. Ancak Ingilizlerin nasil olup ta bu konuyu bu kadar karmasik hale getirebildikleri de düsündürücüdür.

suç psikolojileri

Freud’a göre, yetişkinlikte görülen cinsel davranış sapmaları, çocuğun Oidipal dönemde karşılaştığı sorunlarla da yakından alakalıdır. Cinsel Davranış Sapmalarının, yani Parafili’nin, birçok psikolog veya psikiyatriste göre farklı sebepleri ve kökenleri vardır. Freud’a göre erken çocukluk yıllarında cinsellikte ortaya çıkan bazı problemler, yetişkinlik döneminde kendini göstererek o yıllara doğru bir gerilemeye yol açar ve bu tarz sapmalar görülür. Kimi psikologlara göre ise, bireyselliklerine kavuşamamış ve otoriter anne imgesinden kurtulamamış kişiler, kimliklerini sürdürememe korkusunu yenmek ve kafalarındaki imgelere karşı bir zafer kazanmak için, bir ilaçmışçasına bu sapmalara yönelirler. Cinsel sapmalar arasında Sadizim ve Mazoşizm de yer alır.PARAFİLİ (CİNSEL DAVRANIŞ SAPMALARI)Freud’a göre, yetişkinlikte görülen cinsel davranış sapmaları, çocuğun Oidipal dönemde karşılaştığı sorunlarla da yakından alakalıdır. Cinsel Davranış Sapmalarının, yani Parafili’nin, birçok psikolog veya psikiyatriste göre farklı sebepleri ve kökenleri vardır. Freud’a göre erken çocukluk yıllarında cinsellikte ortaya çıkan bazı problemler, yetişkinlik döneminde kendini göstererek o yıllara doğru bir gerilemeye yol açar ve bu tarz sapmalar görülür. Kimi psikologlara göre ise, bireyselliklerine kavuşamamış ve otoriter anne imgesinden kurtulamamış kişiler, kimliklerini sürdürememe korkusunu yenmek ve kafalarındaki imgelere karşı bir zafer kazanmak için, bir ilaçmışçasına bu sapmalara yönelirler. Cinsel sapmalar arasında Sadizim ve Mazoşizm de yer alır. Araştırmalarda, kadının mazoşizme; erkeğin ise sadizime daha yatkın olduğu ortaya çıkmıştır. Freud da, sadist davranışların kökenini aslında mazoşist eğilimlerden aldığı sonucuna ulaşmıştır. Yani bir başka kişiye acı vermekten dolayı yaşanan haz ve doyum, aslında acı çeken o kişiyle özdeşleşme ve mazoşist isteklerin o kişiye yansıtılıp onunla özdeşleşilmesi sonucu yaşanır. Psikolog Gabbard’a göre ise kurulan sadist düşlerin temelinde, çocuklukta kendilerine yönelen cinsel ve bedensel saldırıları tersine çevirme ve öç alma, kontrol kurma duygusunu tatma isteği vardır. Mazoşizm ve Sadizimin yanında, teşhircilik, röntgencilik, fetişizm gibi davranışlar da cinsel sapmalar arasında yer alır. Aslen Parafili’ler iki ana gruba ayrılır. Bunlardan biri, cinsel davranış seçimindeki anormalliklere göre sınıflandırılmıştır:Frotterizm: Halk arasında “fortçuluk” olarak adlandırılan “sürtünmecilik” hastalığıdır.Koprofili: Dışkıdan cinsel haz alma.Skatoloji: Cinsel ima taşıyan konuşma biçimleri ile cinsel haz alma durumu.Sadizm ve Mazoşizm: Acı çekmekten veya acı vermekten cinsel haz alma.Röntgencilik: Bir başkasını çıplak ya da cinsel ilişki sırasında izleyerek cinsel haz alma durumu.Asiksifili: Bir başkası tarafından boğulma eylemi sırasında cinsel haz alma durumu.Teşhircilik: Başkalarına cinsel organını onların rızası olmadan göstererek bundan cinsel haz alma durumu.İkinci grupta ise cinsel obje seçimindeki anormallikler yer alır:Fetişizm: Cinsel bölge olmayan, belirli bir objeden yoğun bir biçimde cinsel haz alma durumu.Transvestizm: Kişide biseksüelite ya da homoseksüelite olmadığı halde, kadın elbiseleri giyerek cinsel haz alma durumu.Pedofili: Bebeklere ve çocuklara cinsel yönden ilgi duyma durumu.Zoofili: Hayvanlara karşı cinsel istek duyma durumu. Nekrofili: Ölü insanlara karşı cinsel istek duyma durumudur.Amerika Psikiyatri Derneği, cinsel davranış sapmalarının kıstaslarını son yıllarda oldukça sınırlamıştır çünkü cinsel tercihlerin yargılayıcısı olmaktan haklı olarak kaçınmaktadır. Bir davranışın cinsel davranış bozukluğu olarak nitelendirilebilmesi için,- İnsan olmayan objelerin kullanılması,- Kişinin cinsel partnerine ya da kendisine ciddi anlamda acı vermesi,- Partnerini ya da kendisini aşağılayıcı davranışlarda bulunması,- Cinsel davranışların; çocuklara, insan ya da canlı olmayanlara, veya rızası olmayan yetişkinlere yöneltilmesi kıstasları ele alınmaktadır. Tüm bu Parafililer, yine Freudyen bir bakış açısıyla, Oidipal dönemdeki kimi işleyiş bozuklukları veya çocuklukta yaşanan kimi tatsız olaylarla, veya kimi psikologlar ve psikiyatrlar tarafından “yok olma tehlikesiyle karşılaşılan veya bir anne-baba modeli altında ezilen kimliği ispat etme çabasının yansıması”; ya da “şiddet duygularının cinsel şekle bürünmesi” şeklinde açıklansa da Parafili vakalarına henüz kesin açıklamalar getirilebilmiş değildir.

-----------------------------------------------------------------------

Cinsel Sadizim, seksoloji literatüründe, bir başkasına ya da başkalarına acı çektirerek veya kendine acı vererek cinsel tatmin eğilimlerine verilen adlardır. Krafft-Ebing'in bu deyimleri "tarihin en ünlü sadisti" Fransız Marquis de Sade'ın (1740-1814) ve "en ünlü mazoşisti" Avusturyalı Kont Leopold von Sacher Masoch'un (1836-1895) yapıtlarından esinlenerek kullanmasından bu yana, cinsel sadizm deyimi de karşılıklı acı çektirerek hazza ve doyuma ulaşılan cinsel ilişkiyi tanımlamakta kullanılmıştır. Bu tür ilişkilerin doğasından ötürü cinsellikle sadizim genellikle beraber varolabilir. Görünürde iki insanın birbirine zevk vermesiyle birbirine acı vermesi ters kavramlar gibi gelirse de tüm insan tutkularının birbiriyle ilişkili olduğu bilinmektedir. Nitekim Kinsey, cinsel zevkin doruğunda bulunan bir insanın davranışlarının şiddetli acılar içinde kıvranan bir başkasınınkinden pek farklı gözükmediğini savunur.

SADIZM, CINSEL SADIZM, SADO MAZOSIZM?

Cinsel Sadizim, seksoloji literatüründe, bir başkasına ya da başkalarına acı çektirerek veya kendine acı vererek cinsel tatmin eğilimlerine verilen adlardır. Krafft-Ebing'in bu deyimleri "tarihin en ünlü sadisti" Fransız Marquis de Sade'ın (1740-1814) ve "en ünlü mazoşisti" Avusturyalı Kont Leopold von Sacher Masoch'un (1836-1895) yapıtlarından esinlenerek kullanmasından bu yana, cinsel sadizm deyimi de karşılıklı acı çektirerek hazza ve doyuma ulaşılan cinsel ilişkiyi tanımlamakta kullanılmıştır. Bu tür ilişkilerin doğasından ötürü cinsellikle sadizim genellikle beraber varolabilir. Görünürde iki insanın birbirine zevk vermesiyle birbirine acı vermesi ters kavramlar gibi gelirse de tüm insan tutkularının birbiriyle ilişkili olduğu bilinmektedir. Nitekim Kinsey, cinsel zevkin doruğunda bulunan bir insanın davranışlarının şiddetli acılar içinde kıvranan bir başkasınınkinden pek farklı gözükmediğini savunur. Kadınların ve erkeklerin yarisindan fazlasinin sevişme sırasında ısırılmaya olumlu tepki gösterdikleri; kadınların yüzde on ikisinin, erkeklerinse yüzde yirmi ikisinin sadist uyarılmalara karşılık verdikleri saptanmıştır. Bilinen bir gerçek de insan davranışlarının yaşam boyunca saldırganlık ve savunma kutupları arasında gidip gelmekte olduğudur. Kesin kaynağının ne olduğu bilinmemekle beraber, insanın doğasında saldırganlık dürtüsü vardır. Böyle bir içgüdü olmasaydı yaşama anne-babalarının çizdikleri koruyucu sınırlar içinde başlayan çocukların, zamanla bu sınırları aşarak kendi kişiliklerini ortaya koymaları, bireyselliklerini ilan etmeleri mümkün olmazdı. Bu özgür olma, bağımsızlaşma, tek başına güçlü olma arzusunun yanı başında korunmak, birlikte olmak, sevilmek arzusu da insanın yapısında doğuştan itibaren vardır ve bu iki karşıt güdünün ikilemi içinde dalgalanma, yalnızca; çocukluk çağına özgü değildir yetişkinlikte de sürer gider. Cinsel sadizm, temelde, egemen olma-teslim olma, özgür olma-tutsak olma, mutlak iktidar-mutlak iktidarsızlık ya da çaresizlik ikilemlerini içerir. Marquis de Sade ile Kont Leopold von Sacher Masoch'un sapmaları kadar hayal güçlerinin de büyüklüğünü gösteren öykülerinin fazla etkisinde kalanların sandığı gibi, acı çekme ya da çektirme, cinsel sadizm ilişkide birinci planda değildir. Genel olarak, sapmaların çocukluktaki suçluluk ve aşağılık duygularının yetişkin çağına sarkması sonucu ortaya çıktığı bilinmektedir.Bu özellikle cinsel sadizm için geçerlidir, çünkü sadistçe davranışlar aşağılık duygusunu giderici etki gösterirler. Belirli bir olgunluğa erişmemiş kişiliklere cinsel edimin en korkutucu gelen yanı, cinsel zevke ulaşabilmek için egolarının denetimini yitirme zorunluluğudur. Oysa cinsel sadizmde bir taraf dürtülerinin denetimini tamamen bırakmaktan korkmaz; çünkü kendi iradesinin dışında onu denetim altında tutacak, ona egemen olacak biri vardır. Diğer taraf ise,karşısındakini tamamen denetimi altına almakla kendi zayıflık hissinden doğan korkularını bastırır.Sadizim, acı vermenin çok ötesine taşan bir kavramdır; sadistçe fantezilerin çoğu da zaten bağlamakla, hareketsizleştirmekle, ağız tıkamakla doludur. Sapiğin asıl arzusu da acı vermek değil, üstünlük kurarak kendini tatmin etmektir. Bu bağlamda dövmeler, bağlamalar, doğrudan doğruya acı vermek için yapılan hareketler olarak değil, üstünlük kurarak erotik doyuma olanak verecek bir durum yaratmaya yönelik sembolik davranışlar olarak yorumlanmalıdır.Esasinda, bir erkekle kadının sevişmeleri sırasında uygar yaşantılarında bastırmak zorunda kaldıkları saldırganlık dürtülerini özgürce dile getirmeleri son derece doğal ve olağandır. İçlerindeki bu tür dürtülere bir ifade yolu bulamayanlar yapay koşullar altında bu doyumsuzluklarını gidermeye çalışırlar..Kesin olan Marquis de Sade'ın "Sodom'un 120 Günü" adlı yapıtından bu yana geçen üç, Leopold von Sacher Masoch'un "Kürkler İçindeki Venüs" adlı yapıtından ise yaklaşık iki yüzyıl sonra *****grafik literatürün ve daha sonraları sinemanın en çok yararlandığı konulardan biri cinsel sadizm tabanlı ilişkiler olmuştur.

-------------------------------------------------------------------

Pedofilinin klinik tanimi: Eriskin bir kimsenin ayni ya da karsi cinsiyetteki cocuklari cinsel acidan cekici bulmasi ve onlara cinsel egilim duymasidir.Bir davranisin pedofil olarak tanimlanabilmesi icin cinsel icerikli olmasi gerekir.Pedofilik egilimler yetiskin bireyi cocuklara karsi cinsel suc islemeye yol acabilecegi gibi sadece bir ilgi olarak ta kalabilirler.

PEDOFILI

Pedofilinin klinik tanimi: Eriskin bir kimsenin ayni ya da karsi cinsiyetteki cocuklari cinsel acidan cekici bulmasi ve onlara cinsel egilim duymasidir.Bir davranisin pedofil olarak tanimlanabilmesi icin cinsel icerikli olmasi gerekir.Pedofilik egilimler yetiskin bireyi cocuklara karsi cinsel suc islemeye yol acabilecegi gibi sadece bir ilgi olarak ta kalabilirler.Pedofilin seks objesi cocuktur.Genelde erkekler arasinda yaygin olmakla beraber kadin pedofil vakalari da vardir.Bu egilime sahip yetiskinler birincil olarak cocuklara karsi cinsel ve duygusal egilim icindedirler. Cocuklara karsi oksama, kucaklama, koklama, dokunma veya іpme gibi davranislar gіsterirler.PEDOFILI HASTASININ, suclu mu yoksa hasta mi oldugu konusu tartisilmaktadir.Pedofilin tedavisinde, psikoanalitik ve davranisci teknikler [orgazmik tekrar kosullama-kapali duyarlastirma) kullanilmaktadir.Orgazmik tekrar kosullama ile pedofilin cinsel ilgisinin kendisine uygun olan objelere(yetiskin kadinlara) yіneltilmesi ve dќrtќlerinin istenildik bicimde sekilenmesine calisilir.. Bu asamada istendik yіnelimler olusturuldugunda, pedofilin davranisinin degistirilmesi asamasina yani kapali duyarlastirma sürecine gecilir.Kapali duyarlastirma da, pedofilin küçük kızlara cinsel uyarilma gosterdigi durumlarda bir itici uyaranla karsi karsiya birakilir.Zamanla bu itici uyarici pedofil egilimin gerilemesine yol acabilir..

-------------------------------------------------------------

HENRY LEE LUCAS, bir tartışma sırasında göğsünden bıçakladığı 12 yaşındaki nikahsız karısı Becky Powell’ın ölümüne verdiği tepkiyi anlatırken.Nekrofili - (Ölü sevicilik)Richard Von Kraft-Ebing, sapkın davranışları incelediği Psychopathia ***ualis adlı klasik eserinde nekrofiliyi tüm sapkınlıkların en canavarcası olarak niteler. Nekrofili (Yunanca’da “Ölü Sevicilik” anlamına gelir.) Cesetlerle seks yapmak anlamına geldiğinden, bu şaşırtıcı bir niteleme sayılamaz. Aynı şekilde bu en canavarca eylemin, en canavar suçlular olan seri katiller arasında çok rastlanır olması da bizi şaşırtmamalıdır.Earle Leonard Nelson’dan, Ted Bundy’ ye kadar birçok kötü şöhretli psikopat, ara sıra yeni öldürdükleri kurbanlarının cesetlerine tecavüz etmiştir. Ancak bazı kriminal psikoloji uzmanları, bu tip bir öfke patlaması ile katilin bir kurbana tamamen hükmetmek ve onu aşağılamak şeklindeki habis arzusundan doğar. Gerçek nekrofil, yani ölüme tutku ile bağlı olan ve en büyük zevki bir cesetle seks yapmak olan kişi, arasında fark olduğunu belirtirler. Bu tür bir nekrofil, seri katiller arasında nadir görülür. Fakat bazı kayda değer vakalar da yok değildir.Jeffrey Dahmer’in ölü nesneler ilgisi çocukken başlamıştır, o yaşlarda en büyük zevki, yollarda bulduğu ezilmiş hayvan cesetlerini toplayı kesmekti. Büyüdüğünde, bu marazi tutku kelimelere sığmaz bir sapkınlığa dönüştü. Dahmer, psikiyatrlara rutin olarak öldürdüğü kurbanların karınlarını kesip iç organları üzerinde mastürbasyon yaptığını anlatmıştır. Ayrıca kurbanlarına anal olarak tecavüz ettiğini de itiraf etmiştir. Dahmer’in Britanyalı eşdeğeri Dennis Nilsen de, Nekrofili güdülerle hareket ediyordu, fakat kurbanlarına daha nazik davranıp yatakta onlara sokularak mastürbasyon yapardı.Amerikan nekrofilleri arasında en kötü şöhretlisi Ed Gein’dir. Tüm klasik nekrofiller gibi, Gein de kesinlikle canlı kadınlarla ilgilenmezdi. Seks partnerlerini yerel mezarlıklardan bulurdu ve on iki yıldan uzun bir süre bu mezarlıklardan ceset çalmıştı. Genel olarak nekrofiller seri katillerden daha az tehlikeli görülürler, çünkü kurbanları hali hazırda ölüdür. Gein de bir istisna değildi. Yine de zararsız sayılamazdı. Yerel mezarlıklarda istediği türden kadınlar kalmayınca dişine göre bir kurban aramaya çıktı ve onu en sevdiği kadın türüne dönüştür. Yani ölü bir kadına….

------------------------------------------------------------------------

Taş Devri’nden beri, insanlar ya beslenme ihtiyacıyla ya da dini nedenlerden ötürü insan eti yemişlerdir. Homo Erectus olarak bilinen tarih öncesinin insanları, diğer mağara adamlarının beyinlerini yemekten büyük zevk alırlardı. Yeni Zelanda’dan Kuzey Amerika’ya kadar tüm dünyadaki yerliler, cesaretleri olanlara geçsin diye düşman savaşçılarının yüreklerini yerlerdi. Merasimlerde insan eti yenmesi, Aztek dininin temel taşlarındandı. Fijililer yalnızca tadını beğendikleri için insan eti (Buna puaka balava ya da uzun domuz derlerdi) yerlerdi.

YAMYAMLIK (CANNIBALISM)

Taş Devri’nden beri, insanlar ya beslenme ihtiyacıyla ya da dini nedenlerden ötürü insan eti yemişlerdir. Homo Erectus olarak bilinen tarih öncesinin insanları, diğer mağara adamlarının beyinlerini yemekten büyük zevk alırlardı. Yeni Zelanda’dan Kuzey Amerika’ya kadar tüm dünyadaki yerliler, cesaretleri olanlara geçsin diye düşman savaşçılarının yüreklerini yerlerdi. Merasimlerde insan eti yenmesi, Aztek dininin temel taşlarındandı. Fijililer yalnızca tadını beğendikleri için insan eti (Buna puaka balava ya da uzun domuz derlerdi) yerlerdi.Ancak Musevi-Hıristiyan geleneğinde insan eti yemek o kadar yoğun bir nefretle karşılanır ki insan eti yemek veya açlıktan ölmek arasında seçim yapmak zorunluluğuyla karşılaşıldığında, bazı insanlar ikinci şıkkı tercih etmişlerdir. (1972’de bir grup genç Urugaylı’nın And Dağları’nın tepelerinde uçakları düştüğü zaman yaşanan olaylara meşhur olan uçak kazası buna örnektir.) Bunun sonucu olarak, seri katillerle ilişkili tüm dehşet verici etkinliklerin arasında insan eti yemek birçokları için en korkuncudur. Kuzuların Sessizliği’nin yazarı Thomas Haris, hayal edilebilecek en canavar seri katili yaratmak için yola koyuluğunda, sonuçta ortaya leziz yemek anlayışı, bakla ve bir şişe Chianti şarabı ile insan ciğeri yemek olan “Yamyam Hannibal” diye anılan Dr. Lecter çıkmıştır.Ancak gerçek hayatta insan eti yiyen katillere pek sık rastlanmaz. Sadece tahminlere dayalı nedenlerden ötürü, Almanya yirminci yüzyılda insan eti yiyenlerin çok büyük yüzdesini üretmiştir. 1920’lerin toplumsal karmaşası sırasında, son derece hasta bir ruha sahip olan Fritz Haarmann, en az elli oğlan çocuğunu kesmiş, etlerinin bir kısmını yemiş ve sonra da kalanları karaborsada dana eti olarak satmıştır. En az onun kadar manyak olan vatandaşı Georg Grossmann, insan eti satarak gelirine katkıda bulunmuştur; ancak o tombul genç kadınları tercih edip etlerinden sosis yapmıştır. Savaş sonrası Alman yamyamlarından biri de müşterilerinden en az otuz tanesini öldürüp etlerini yemiş olan han işletmecisi Karl Danke’dir.Almanya’da bu olayların yaşandığı yıllarda, Sado-Mazoşist bir kaçık olan Albert Fish Amerika’yı dolaşıp küçük oğlanları ve kızları avlamaktaydı. En sonunda on iki yaşında güzel bir kız çocuğu olan Grace Budd’ı kaçırığ öldürmekten idam edilmiştir. Grace’in vücudunun bazı parçaları ile kendine et yemeği pişirmiştir. Yakın zamanlarda “Milwaukee Canavarı” Jeffrey Dahmer, yasak olan insan eti yeme güdüsünün medenileşmiş olduğu düşünülen hayatın yüzeyinin altında hala canlı olduğunun korkunç bir hatırlatıcısıdır.Ne kadar ürkütücü olursa olsun, Dahmer’in suçları, teyit edilmiş elli iki kurbanla modern zamanların en korkunç seri katili olma rekorunu elinde bulunduran Rus “Çılgın Canavar” Andrei Chikatilo tarafından geride bırakılmıştır. Yaptığı sayısız korkunç işin yanında, Chikatilo kurbanlarının bir kısmının cinsel organlarının yemiştir. Bu, onu yakalayanların ifadesine göre, onu elen veren tuhaf bir ağız kokusuna neden olmuş bir eylemdi. Seri katil sineması aslında, insan eti yemek, Tobe Hooper’ın akli dengeleri bozuk bir ailenin tedbirsiz gençleri mangalda pişirdikleri kanlı klasiği The Txas Chainsaw Massacre’ında çok önemli bir unsurdur. Sapık ve Kuzuların Sessizliği gibi, Hooper’ın filmi de Edward Gein’in suçlarından esinlenerek çevrilmiştir. Görünüşte, dedektifler Gein’in korku evinde yamyamlığa dair çürütülmesi neredeyse imkânsız işaretler bulmuşlardı. Bir tavada bir insan kalbi, buzdolabında kâğıtlara sarılmış vücut parçaları. Ancak bu iddia, Gein’in suçları ortaya çıktığı zamana ortalığı saran histerik rivayetlerden sadece biriydi. Mezar hırsızı Gein her türden kelimelerle anlatılamayacak eylemlerde bulunduysa da, yamyamlık bariz bir biçimde bunlardan biri değildi. Yine de çok sevdiği fasulye yemeğini bir insan kafatasının içinden yemeye bayılıyordu.

---------------------------------------------------------------------

Psikiyatr ve kriminoloji uzmanı olan Louise Coldren’in seri cinayetler işleyen katiller hakkında yazdığı birçok eser vardır. Son kitabı olan ‘Seri Cinayet İşleyen Katiller ve parçalama’ da, yıkma kavramına eğiliyor ve oradan da bu tür katillerdeki diğer bir temel eğilime yaklaşıyor: teşhircilik. Coldren teorisini Polaroitli Katil olayına uyguluyor.

SERİ CİNAYET İŞLEYEN KATİLLER VE PARÇALAMA SAPLANTISI
Psikiyatr ve kriminoloji uzmanı olan Louise Coldren’in seri cinayetler işleyen katiller hakkında yazdığı birçok eser vardır. Son kitabı olan ‘Seri Cinayet İşleyen Katiller ve parçalama’ da, yıkma kavramına eğiliyor ve oradan da bu tür katillerdeki diğer bir temel eğilime yaklaşıyor: teşhircilik. Coldren teorisini Polaroitli Katil olayına uyguluyor.Seri cinayet işleyen katillerin(1) yüzde 77’si kurbanın bedenini kesme veya parçalama yöntemi kullanır. ‘Minneapolis Kemikçisi’ denilen Nat Sheridan öldürdüğü fahişeleri parçalayıp kemiklerini çıkarıyordu. ‘Mobile Sütçüsü’ Condrad Bercovitch, kurbanlarının organlarını eski sevgililerinin evlerine bırakıyordu. Katil işi parçalamaya kadar vardırmasa da genel olarak kurbanın bedenine öfkeyle saldırır: (2) gözlerini oyar, kulak veya parmaklarını keser; cinsel organlarını doğrar v.b.Bu özellik nasıl açıklanabilir? İlk açıklama, bu katil tipinin psikolojik olarak dayanıksız, şiddete başvuracağı önceden kestirilemeyen ve önüne geçilemeyen bir kişi olduğu şeklinde yapılır. Katilin böyle anlarda kontrolünü kaybettiği ve işi aşırılığa vardırdığı söylenir. Doğrusunu söylemek gerekirse, bu açıklama gerçeğe dayanmayan kolaycı bir açıklamadır: katillerin gayet sakin, zeki ve eylemlerinde son derece bilinçli kişiler olduğu artık biliniyor. Bu teori aynı zamanda başka temel bir sorunun da gözden kaçmasına neden olur: seri cinayet işleyen katil mantığını kaybeden biriyse, neden daha korkunç şeyler yapmıyor da sadece kurbanının bedenini parçalıyor?

PARÇALAMA DOĞAL SÜRECİN İNKARIDIR
Bu yoldan giden bazı New Yorklu psikiyatrlar, seri cinayet işleyen katiller üzerine araştırmaları kararlı bir biçimde ilerletti. Seri cinayet işleyen katil meramını öldürerek anlatır. Normal bir kişinin düşünsel alanda üretimine, toplumsal ilişkilerine, sanata vs kanalize edebildiği arzularından ve yoksunluklarından, seri cinayetler işleyerek kurtulur. Bu varsayıma göre, cinayetteki ayrıntıları, katilin kendini diğer insanlara ifade etmesi olarak kabul edebiliriz. Peki bu koşullar altında parçalama ne anlama gelmektedir?Bize göre parçalama, doğal sürecin bir inkarını oluşturmaktadır. Katil kendini, insanı yaratan büyük mimarın yerine koyar ve kendi yaptığı işi herhangi bir biçimde bozar. Yıkarak ya da daha doğrusu, yapılanı yıkarak yeni bir şey yaratmaktadır. Bu varsayım ilgililerin açıklamalarıyla da doğrulanmaktadır. Örneğin Nat Sheridan neden kurbanlarının kemiklerini çıkardığını soran yargıca şu yanıtı vermişti: ‘Bu kadınlar, Sayın Yargıç, günahkardı, göklerin krallığına asla giremezlerdi. Tozun toza dönüşeceği deyimini bilirsiniz. Onların iskeletini ufaladım, onları toza dönüştürdüm, yaptığım budur, Sayın Yargıç, yaptığım budur, onları toprağa geri verdim ve o zaman Tanrı’nın sağına oturdular’ (3) 1986’da Phoenix bölgesinde yedi eşcinselin bacaklarını kesen Matthew Russell da aynı şekilde şunu söylemişti: ‘Onlar (kurbanlar) ayakta durmayı hak etmiyordu.’ Katil yaptığı işi bozar, çünkü ya yaptığı iş onu tatmin etmemiştir ya da onu ezen Tanrı’yı küçümsemektedir. (4) Ne olursa olsun, ruhsal gerginliğin giderilmesi için yıkma dürtüsünden çok, yapılmış olanı yıkma dürtüsünden söz etmek akla daha uygun olur.Bu eğilim, Polaroitli Katil’de çok net bir biçimde göze çarpıyor. Kurbanlarının farklı organlarını kesmesi, kendi gücünü bir biçimde kanıtlama olarak yorumlanmalıdır: Polaroitli Katil, herhangi bir organı alıp götürme gücüne sahip olduğunu göstermektedir. Ruhsal gerginliklerine katlanamamakta, onları yönetmektedir.Otopsi sonuçları da bir organı kesme eyleminin, öldürme eyleminden önce yapıldığını göstermektedir. Katil, anestezi altındaki kurbanının bu organ olmadan birkaç dakika yaşayabileceğini elbette bilerek eyleminin tadını çıkarmaktadır.

SONRA NE OLACAK ENDİŞESİ

Teknikleri ve hareketlerinin ötesinde seri cinayet işleyen katilleri birleştiren bir patoloji varsa o da teşhirciliktir. Cinayet karanlıkta işleyen katil her şeyden önce reklam ışıklarını arar. Büyük bir çoğunluğu suçlarını ve gerekçelerini hiç zorlanmadan itiraf eder; istisnasız hepsi de eylemlerini anlatan gazete küpürlerinin koleksiyonunu yapar. ‘Davenport Kasabı’ adıyla ün yapmış olan Harry T. Gozzen, derisini yüzdüğü kızların can çekişmesini filme alıyordu. Onu evinde tutuklayan polislere bu kasetleri hiç zorluk çıkarmadan verdi.Bu ‘sonra ne olacak’ endişesi aynı zamanda katilin sonunda neden yakalandığını da açıklar. Birkaç ayın sonunda da sadece takma bir isimle tanınıyor olmaktan sıkılacaktır; medya ona basit bir psikolojik durum ve asla doğru olmayan dürtüler yakıştırmıştır. Öyle bir an gelir ki onu boğmakta olan adsızlığı kırmak ve halka kendini anlatmak ister. Tedbiri elden bırakır, avlarını seçerken daha az titizlik gösterir veya son işlediği cinayet yerine geri gider: bilinçsiz olarak yakalanmak ister. Sanıldığının aksine seriye son veren polis değil, katilin bizzat kendisidir. Nasıl yakalanacağını da kendisi tasarlar, hatta kimileri bir basın toplantısı bile düzenler. (5)Demir parmaklıkların arkasına geçince, röportaj vermeyi kabul eden, anılarını yazan ve savcının sorularını kaçamaksız yanıtlayan normal bir insan gibi davranır. Yaptıklarından seyrek olarak pişmanlık duyar ve durumdan hemen hemen hiç şikayet etmez. ‘Dakota Canavarı’ Robin Smight kendisini elektrikli sandalyeye mahkum eden karar okunduğunda sanki o an infaza götürülecekmiş gibi üzerine ne giyeceğini soruşturmuştur.Polaroitli Katil aşırı gelişmiş teşhirciliğin tüm belirtilerini gösteriyor. O öldürmüyor, cinayetlerini sahneye koyuyor. Eski bir ralli sürücüsü olan yapboz oyuncusunun cesedini San Francisco’da parka bıraktığı arabanın direksiyonuna yerleştiriyor. Edmunson’daki kurbanını-sağ bacağını kestikten sonra- topa vurmaya hazırlanan bir futbolcunun pozisyonuna getirip öyle bırakıyor. Detroit’te, Charles Wallerstein’ın asistanının sağ kolunu kesiyor ve bir çukura atmadan önce onu yamaca tırmanan bir dağcı konumuna getiriyor. Bu oldukça ürkütücü mizansenlerin iki hedefi var: bu tür gösterileri çok seven medyanın ilgisini çekmek ve hayal gücünden yoksunluklarını simgesel olarak kınadığı öteki katillere kendini göstermek.Polaroitli Katil’in cezasız kalma kaygısı ile keşfedilme arzusunun bir karışımı olan teşhirciliğin esas göstergesi, kurbanlarının cebine özel olarak bıraktığı fotoğraflarla eylemine imzasını atmasıdır. Her yeni kurbanda kendi resminin bir parçasının, gazetelerde çıkmasının sevincini yaşıyor. Seri cinayetler işleyen tüm katillerin düşünü gerçekleştiriyor: fotoğrafı yayınlanıyor ve o hala serbest.Bununla birlikte katilin kimliğini saptamak için henüz çok erken: iki bacak ve bir kol robot resmini yapmak için yeterli değil ama cinayetler zincirinde Polaroitli Katil’in çevresindeki kıskaç daralıyor. Aynı zamanda hem polisi küçümsemekten memnun hem de bilinçsiz oalrak yakalanmayı arzulayan katilin durumu bundan daha iyi nasıl açıklanır?Polaroitli Katil’i yakalama şansı var mı? Eğer planını uygulamaya devam ederse, sıra yüzüne gelene kadar birkaç fotoğraf daha gerekiyor, bu da kuşkusuz onun hemen yakalanmasına yol açacak. Bu durumda sorulacak tek bir soru kalıyor: bundan önceki eylemlerini sahneye koyduğu gibi, tutuklanmasını da sahneye koyacak mı?1. FBI’nin terminolojisine göre seri cinayet işleyen katil ‘Modus operandi (benzer yöntemlerle) işlenmiş en az iç cinayetten sorumlu olan kişi’dir. Bununla birlikte kriminologlar, özellikle de psikiyatrik patoloji eğitimi almış olanların üzerinde gitgide daha fazla ısrar ettikleri görüşe göre, bu katiller eylemlerine bir son vermeyi asla düşünmezler. Bu görüşü ilerletecek olursak, seri cinayet işleyen katilin esas niteliği, yakalanana kadar aynı suçu tekrarlamaktır. Bu makalede bu konuya tekrar döneceğiz. 2. Seri cinayet işleyen katillerin en çok kullandıkları silah olan bıçak ve balta, ateşli silahların çok üstündedir. ABD’de işlenen seri cinayetlerde bu silahların kullanılma oranı dörtte üçten fazladır. 3. Sheridan Davası’nda L. T. Bullow’un duruşma tutanaklarından. 4. Kriminolog John N. Popwell, 1974-1982 yılları arasında Teksas Eyaleti’nde mahkum olmuş, seri cinayet işleyen yirmi altı katilin aileleriyle görüştü. Böylece, seri cinayet işleyen katillerin psikolojik gelişmelerinde dini eğitimlerinin belirleyici etken olduğunu gözler önüne serdi. Yirmi altı denekten on beşi Pazar günleri gördükleri dini eğitimi ergenlik yaşlarından sonra da sürdürmüştü. 5. Bazen ikisini birden yapanlar da vardır. En ünlü örnek ‘Sasktatchewan Oduncusu’ Rudolph Markham’ın işlediği on dört cinayeti yerel bir radyo istasyonundan itiraf etmesidir

---------------------------------------------------------------------

Tüm seri katillerin aynı şekilde düşündüklerini söylemek ne kadar yanlışsa, aralarında hiç benzerlik bulunmadığını iddia etmekte o kadar yanlış olur. Bu benzerlikler psikolojik profil çıkarmalarda büyük fayda sağlar. Şiddet sürecinin başlamasında, bazı dış etken veya etkenlerin olduğunu söylemeliyiz. Bu etkenler hayali veya gerçek hayattan kaynaklanabilir. Bir Seri Katilin Ruhsal Durumunun AnaliziTüm seri katillerin aynı şekilde düşündüklerini söylemek ne kadar yanlışsa, aralarında hiç benzerlik bulunmadığını iddia etmekte o kadar yanlış olur. Bu benzerlikler psikolojik profil çıkarmalarda büyük fayda sağlar. Şiddet sürecinin başlamasında, bazı dış etken veya etkenlerin olduğunu söylemeliyiz. Bu etkenler hayali veya gerçek hayattan kaynaklanabilir. Şekilde de görüldüğü gibi seri katilin 1. düşünce basamağı "karışık düşünme" dir. Bu pozisyonda seri katil pozitif psikolojik durumdadır. Yaptığı bir şeylerin üzerinde kafa yorma durumunda değildir. Çünkü sonuçlarını saklamış veya iç düşünceleri ile daha meşgul veya davranışlarının dış ödülleri ile ilgilenmektedir.Bir seri katil topluma bir çok değişik yüzüyle gözükebilir. Çoğu sosyopattır.3 Zekalarını karşısındakini savunmasız bırakmak, kendilerini de karışık düşünme halinde muhafaza etmek için kullanırlar. Hiç biri, en zeki olanı bile, sonsuza kadar karışık düşünme içinde kalamaz. Er yada geç gerçekler, pozisyonunu "düşme" durumuna getirecektir (2.aşama). Bir veya birden çok gerçek veya hayali olaylar seri katili ikinci aşama olan "düşme" aşamasına getirebilir. Mesela A,B,C, D ve E olayları var. Ve E olayı seri katili 1. aşamadan 2. aşamaya geçirdi. Diğer olayları da bu geçişte yardımcı rol oynamıştır diyebiliriz. E belki sonuçlandırıcı olay oldu fakat vahşi saldırgan için tüm olaylar önemli hale geldi. Uyarım kişiselde olabilir, olmayabilir de. Fakat reaksiyon her zaman kişiseldir. Katil olayların hepsini ruhsal durumunun (bilinçaltının) derinliklerinde saklayacaktır. Çünkü egosu çok büyüktür. Her zaman seri katilin bu aşamaya kendi vahşetiyne karşılık vererek geldiğini söyleyemeyiz. Bazen verdiği karşılık semboliktir. Mesela vahşi şiddet içeren *****grafi, mastürbasyonla karşılanabilir, fakat bu sembolik karşılıklar kısa süreli ve geçicidir.Bu arada vahşi saldırgan, fiziki rahatlamayı bir gereklilik olarak görür ve kişisel şiddet döngüsü başlar. Psikolojik düşüş başladıktan sonra geri dönüş imkanı kalmaz. 3. Aşama "negatif iç (ruhsal) cevaptır". Bir seri katil tatminsizlik hisleriyle ilgilenmek zorundadır. Başlangıçta zihnen bu negatif gerçeklik mesajlarıyla mücadele eder. Zihninde kendini yerleştirdiği yer "Ben çok önemliyim, ve buna ihtiyacım yok" gibi bir şey olabilir. Zihninde yerleştirdiği bu düşünceyi geçerli kılmak için en iyi bildiği şey olan şiddeti gerçekleştirecektir. Şimdi zihni, 4. aşama olan "negatif dış cevap" a geçmeye hazırdır. Bu seri katilin kişisel üstünlüğünü doğrulayacağı, zorlayıcı ve gerekli bir etmen olmaya başlar. Bu sırada seri katil yapacağı hareketin sonuçlarının neler olabileceği konusunda hiçbir fikre sahip değildir. Üstünlüğünü doğrulamayı geçerli kılmaya başladığında, kontrollü davranmamaktadır. Zarar verebileceği kurbanlar seçer. Çünkü negatif gerçeklik mesajlarının ötesinde bir riski göze alamaz. Bir defa daha kurduğu zihinsel statüsüyle beşinci aşama olan "restorasyon"a geçer. Seri katil bu aşamada yaptığı işin sonuçlarının potansiyel tehlikelerini azaltmak, kurbanın cesedini kaybetmek için uygun yer ve yöntem aramaya başlar. Bu tür şeylerle (cesedin yok edilmesi, fark edilme riski vb.) 5. aşamaya gelene kadar uğraşmamıştır. Şimdi kişisel riskini en aza indirmek için birşeyler yapmalıdır. Kendi için gerekli olan şeyi yaptığında 1. aşamaya geri döner ‘karışık düşünme’ ve döngü tamamlanmış olur.

---------------------------------------------------------------

Bir seri katil canlı bir kurbana sahip olurken gösterdiği davranışlar bir otomatik pilotun davranışı gibidir. Daha önce kafasında kurduğu şeyleri şimdi oynuyordur. Bunun sebebi daha önce kişisel tatmin için kafasında kurmuş olduğu sayısız senaryolardır. Belli özelliklerde hareketler ve metodlar edinmiştir. Bu vahşet fantezileri arasından kendine en uygun olanı seçer. Kendini en çok tatmin eden yolu tercih eder. Bu seçimler katilin elindeki kurbanı elde ettikten sonra başlayan ve sonuna kadar süren bir süreci kapsar. seri katillerin Şiddet Sırasındaki AlgılamalarıBir seri katil canlı bir kurbana sahip olurken gösterdiği davranışlar bir otomatik pilotun davranışı gibidir. Daha önce kafasında kurduğu şeyleri şimdi oynuyordur. Bunun sebebi daha önce kişisel tatmin için kafasında kurmuş olduğu sayısız senaryolardır. Belli özelliklerde hareketler ve metodlar edinmiştir. Bu vahşet fantezileri arasından kendine en uygun olanı seçer. Kendini en çok tatmin eden yolu tercih eder. Bu seçimler katilin elindeki kurbanı elde ettikten sonra başlayan ve sonuna kadar süren bir süreci kapsar. Bir seri katil kafasında oluşturduğu en güzel vahşet örneklerini uygularken özel vurgulara yer veriyorsa, bu, onun kurbanını küçük düşüren, onu insanlıktan aşağılaştırdığını seyrederken elde ettiği zevk ve büyük manadan kaynaklanıyordur. Bu hareketleri metodik olarak uygular. Ona göre kurbanının umutsuzluk derecesinin yükselmesini seyretmekten daha zevkli bir şey yoktur. Seri katilin yaptığı şeye bir tek sebep, karşısındakinin umutsuzluk, dehşet ve küçük düşmüşlüğünü gözlerinden hissedilebilmesi olabilir.Şiddetin herhangi bir bölümünde kişisel tatmin ihtiyacı bir zorunluluktur. Bir kurbanı mağdur etmeye karar vermeden önce bir seri katil her zaman ani ve keskin bir psikolojik düşüş yaşar, ne hoş görüyle yaklaşılabilir ne de mantıklı bir ilişki kurar. Gün be gün kendisini gururlu özel eşsiz ve mükemmel gördüğü için kendince büyük zevkler elde eder.Aklının aniden kötü bir şeye başlayacak olmasına, kendince cevap vermesi imkansızdır. Özellikle beyninde kendini sıkıştıran bir düşünce, içinde kontrolsüz bir öfke oluşturur. Bu kaynayan öfke alev alır ve daha önceden kafasında kurduğu kötü hayalleri şiddet arzusunu tetikler aklındaki bu fantezileri ortaya koymakla bilir ki, düşük, toleranssız ve sıkıntılı, psikolojik seviyesini yukarılara çıkaracaktır. Bu davranış her şeyi düzeltecek, kendini iyi hissettirecektir. Hiçbir gölgeye yer kalmaksızın gerçekten kendinin birisi olduğunu ispatlayacaktır.İşte bu vahşetini sergileyen bir seri katilin motivasyonunu ve olayları algılayışını anlamamıza yardımcı olur. Seri katil sonunda eline savunmasız bir kurban geçtiğinde gösterdiği şiddet sadece şiddet olsun diye şiddet için değil, kendi hayatının anlamını yeniden kazanmak, kurbanının zalimce küçümsendiğini görmek amacını da taşır.Hayalindeki şiddetin uzun seyahati onun gerçekten birisi olduğunu kanıtlamış, bu düşünceyi güçlendirmiştir. Gücünü başkalarına göstermeye ihtiyaç duyar. Yakaladığı her kimse, ona gücünü gösterir. Seri katilin ters yüz olmuş mantığında, kurbanının değersiz olduğunu ispatlaması kendisinin önemini ve gücünü ispatlamasıdır.Seri katilin uygulamayı seçtiği özel metodlar ona göre iyi, doğru ve en uygun olanıdır. Çünkü hakimiyet hislerini kaybetmeme kabiliyetlerini, daha önceden akıllarında deneyerek test etmişlerdir. Uygulamaya geçtiğinde kurban değersiz bir maddeden başka bir şey değildir. Kişisel dramasını sergilemek için gerekli olan bir parça ettir. İşte bu şekilde gördüğü için, kurbanın mücadelesi, acısı, ağlamaları, ona, acıma yönünde hiçbir ilham vermez. Kurban değersiz bir objedir. Tamamen kişiliksizleşmiş, depersonalize olmuştur, bu yüzden merhamet gibi insani bir duyguya layık değildir. Empati yapmaktan çok seri katil, kurbanının çektiği zihinsel acılardan büyük bir zevk ve mutluluk duyar işte ona göre bu, tüm şiddet sürecinde olan şeydir. Kurbanının acizliği ona her şeyden çok zevk veren ölümsüzlük iksiridir. Her şey onun planladığı gibi gittiğine inanır, bunun görünür kanıtı, mükemmel ve tüm yaratılmışlardan kendini üstün görmesidir ki hep bunu düşlemiştir.Seri katilin kişisel tatmini, kurbanını fethetmesi, ona zulmetmesi, onu sindirip baskı altına alması ve onu tamamıyla öldürmesinde, yatmaktadır. Bu yüzden seri katilin gözünde kurbanı, kana kana su içtikten sonra plastik bardak gibi çöpe atılacak bir maddedir. Su bittiğinde susuzluk giderilmiş, bardak görevini ifa etmiştir. Sanki bardak hiç yokmuş gibi çöpe atılır gider. Kurban işe yaramayan, daha fazla ihtiyaç duyulmayan çöpe atılmış bir maddedir. Çünkü seri katil onu daha fazla kullanamayacak baskı altına alamayacaktır.

-----------------------------------------------------------------------

Bir seri katil evinden dışarıya kurban aramak için adımını attığında, her zaman bir sonraki kurbanı hakkında fikri yoktur. Hatta gerçekte bununla hiç ilgilenmez bile. Karşılaşacağı insanın korkularını, ümitlerini, hoşlandıklarını, hoşlanmadıklarını geçmişteki düş kırıklıklarını ve geleceğe ait hedeflerini hiç umursamaz. Birisinin sevgilisi olabileceğini bile düşünmez. İlgilendiği kadarı ile, bu dönemde, bir sonraki kurbanı insanoğlu değildir. Yani bir sonraki kurbanı ile karşılaşmadan önce bile, çoktan insan ve insani değerlerden soyunmuş, tek taraflı olarak karşısındakinin, insan olmakla ilgili hiçbir hakkının olmadığını kabullenmiştirSeri Katillerin Potansiyel Mağdurlarını Algılayışları Bir seri katil evinden dışarıya kurban aramak için adımını attığında, her zaman bir sonraki kurbanı hakkında fikri yoktur. Hatta gerçekte bununla hiç ilgilenmez bile. Karşılaşacağı insanın korkularını, ümitlerini, hoşlandıklarını, hoşlanmadıklarını geçmişteki düş kırıklıklarını ve geleceğe ait hedeflerini hiç umursamaz. Birisinin sevgilisi olabileceğini bile düşünmez. İlgilendiği kadarı ile, bu dönemde, bir sonraki kurbanı insanoğlu değildir. Yani bir sonraki kurbanı ile karşılaşmadan önce bile, çoktan insan ve insani değerlerden soyunmuş, tek taraflı olarak karşısındakinin, insan olmakla ilgili hiçbir hakkının olmadığını kabullenmiştir.Bu, seri katilin gelecekteki kurbanlarını algılayışıdır. Her biri sıradan bir cisimden başka bir şey değildir. Daha da ileride depersonolize olduğunda, yani kişilerin duygu düşünce ve varlıklarını önemsemediğinde, her bir kurban onun için, sadece el konulacak, kullanılacak bir şey olarak varolduklarını düşünür. Bunun ötesinde, görmediği kurbanı sadece kullanılacak bir obje değil, aynı zamanda son derece değersiz, vahşi ve zalimce davranışlarda, bulunabileceği bir objedir. Bir seri katilin kafasında hiçbir şey ve hiçbir kimse avlanmak için kafasına koyduğu ismi ve yüzü belli olmayan kurbanından daha değersiz değildir.Neden bir seri katil kendi dışındaki insanlara karşı bu kadar aşırı ve mantıksız bir tutum içerisindedir? Nasıl diğer insanlardan bu kadar nefret eder, daha hiç görmediği karşılaşmadığı birisini bu kadar değersiz görür? Bu soruların cevabı şudur; yıllardır kafasında hayalinde vahşeti için besleyip büyüttüğü aşırı arzu ve isteği, seri katili hayalindeki vahşi ve zalim karakteri oynatma zamanın gerekli olduğu bir yere getirir. Bu geldiği yer, seri katili insanların biri tarafından elde edilmeyi bekledikleri bir havuzda bulunuyormuş olduklarına inandıran bir pozisyondur. Çünkü vahşeti hak eden objelere kendi istediği cezayı verecektir. Doğal olarak, bu dış görünüş geceleri yükselmez, bir seri katil güzel bir güne diğer insanlardan nefret etme ve insanları öldürme isteğiyle uyanmaz. Kişisel vahşi aktiviteleri onun hayalindedir ve nefretini yönlendiren duyguların varlığı genellikle azalır. İlk önce kendi beynindeki kareler tarafından hayalinde gizil planlar oluşturur. Daha sonra oluşturduğu bu hayaller ona zevk ve kişisel tatmin hissi verir, bu his kontrol güç ve başarmadan dolayı yükselir, seri katil kendini vahşet arenasında cezalandırıcı rolünde görmeye başlar.Seri katil bu hislerin ne olduğunu, ne için olduğunu tarif edemez, tanımlayamaz fakat ona göre tüm bu faktörler kendini iyi hissettirir. Aklında vahşeti oynamaya devam eder. Bu dakikada kurbanı tamamen hayalidir ve o bu durumdan memnundur. Bu ilk merhalede, seri katil yaşayan kurbanıyla ilgili vahşetini sergileme ihtimaliyle alakalı ciddi hiçbir hareket göstermemiştir.Hayalindeki bu imajlarla uğraşırken bir eroin bağımlısı gibi davranır. Hep daha kuvvetli kafa yapıcıları bulmaya çalışır, daha kuvvetli kafa yapıcı demek, kişisel tatmini arttırıcı şey demektir. Bu aşamada geleceğin seri katili, aklındaki şiddet ve karşı koyamadığı vahşet arzusunu transfer etmek için tam olarak kişileştirerek belirlemediği kurbanını kullanır. Beynindeki oluşturduğu karelerden sıkılmış ve sınırlı sayıdaki oluşturduğu hayallerden tatmin olmadan yaşamayadevam etmektedir. Aklında daha yeni imajlar daha sofistike kurbanlar aramaya başlar. Seri katil kitap, televizyon, dergi gibi kaynaklardan elde ettiği imajlarla şiddetini şekillendirir. Ona yeni şeyler katar ve bu şiddeti hayalinde ki kurbana uygulayarak, vahşetini kuvvetlendirir.Bu süreçte bir sonraki adım, hayaldeki vahşetin seri katili tatmin etme düzeyini yitirmesidir. Böylece seri katil hayalinde oluşturduğu vahşeti gerçek hayatta gerçek kurbanlar üstünde uygulamaya başlar, okulda işyerinde veya yaşadığı yerde komşusuna. Bu yeni eğilimin başlamasıyla kendisini komşu kızına yada kütüphanedeki adama şiddet uygularken düşünür. Fakat halen böyle bir şeyi onlara yada başka birisine yapmayı göze alamaz. Bu zalimce hayaller onun daha sonraki hareketleri üzerinde etkili olacaktır. Komşu kıza yada kütüphaneciye şiddet uygulamak için yapacağı şeylerin kafasında oluşmasına izin verecek teknikleri oluşturur. Oynayacağı rolün tekniklerini güçlendirmeye devam eder, yeni oyunu hayalinde oluşturduğu karakterleri gerçekleriyle değiştirmektir. Ama bu yenilikte zamanla yeni olma ve tatmin olma özelliğini kaybeder.Başkalarını kişiliksizleştirme deneyimi kazandığından, çekingenliğinden vazgeçmesi kendisi için gerekli olan etkili uyarının (teyakkuzun) dağılmasına yol açar. İlk defa başka bir canlıya şiddet uygulama düşüncesi kafasında gerçekten oluşur. Sonuçta seçim zamanı gelir ve kaçınılmaz, oluşmaya başlar. Kafasında denemelerini yaptığı vahşeti, hayal kurmasında elde ettiği duyguları durduramaz. Geleceğin seri katili artık bilir ki ancak, zalimce fantezileri uygulamaya geçirmekle, içindeki vahşet arzusunu tatmin edecektir. Geçmişte kendi rahatını gözardı etmediği gibi, şimdi de etmeyecektir. Aslında bu defa rahatını gözardı etmeyi psikolojik olarak imkansız bulacaktır ki bu şiddet arzusundan kaynaklanmaktadır.Artık bu engelleri geçerek kurban aramaya başlayacaktır. Potansiyel kurbanlar ileride onun oyununun aktörleri olacaktır. Kurbanlarını düşünmeye devam ettikçe, onları gözünde değersizleştirecektir. Oysa ki kurbanlar, bir yerlerde dolaşmaktan başka bir suç işlememektedirler, seri katil kurbanların bu muameleyi hak ettiğine inanır. Potonsiyel kurbanlar onu farkında bile değilken, o, onları cezalandırmayı kendi hakkı gibi görmektedir. Bu ve bunun gibi kendi içinde öldürmeyi mantıklı bir hale getirmesi öldürmek istediği insanları ekinlere zararlı böcekler gibi görmesini sağlar.Bu tür tüm vicdanı susturma, aklında bu işi mantıklı hale getirme işlemi, kendi kendini aldatmaktan başka bir şey değildir. Fakat bir seri katil için bunlar gereklidir. Seri katillerin her biri kendi içsel hayatlarında, gelecekteki kurbanlarının masum oldukları, bu vahşeti ve kötü davranışı hak etmemiş oldukları yatmaktadır. Bu kabullenim aynı zamanda niyetli oldukları vahşetin ve yanlışında kabullenimidir. İyiliğe ve iyiliğin verdiği hazza alışık olarak büyümüş birisi, böyle bir yanlışlığa tolerans göstermez. Sadece anlayış göstermemekle kalmaz, bu onun için imkansızdır.

----------------------------------------------------------------------

Seri katiller üzerinde tartışılan ve konuşulan konulardan birisi de kurban seçim süreçleridir. Geleneksel düşünürler "seri katillerin kurbanlarını belli bir takım karakter ve fiziksel özelliklerine göre seçerler." görüşünü savunmaktadır. Bu ifadeye göre şöyle bir tahmin yürütülebilir, her seri katil kendi aklında, net bir kurban belirlemek için tercihleri içerisinde ideal bir kurban belirler. Kadın-erkek, siyah-beyaz, genç-yaşlı, kısa-uzun, şişman-zayıf, atılgan-çekingen ve bunun gibi. Bu sebepleri bir kenara bırakırsak, seri katil av için bir araştırma içine girdiğinde, kendi ideal kurban tipine uyan birini bulup onu yakalayacak ve zarar verecektir.Seri katillerin Kurban SeçimiSeri katiller üzerinde tartışılan ve konuşulan konulardan birisi de kurban seçim süreçleridir. Geleneksel düşünürler "seri katillerin kurbanlarını belli bir takım karakter ve fiziksel özelliklerine göre seçerler." görüşünü savunmaktadır. Bu ifadeye göre şöyle bir tahmin yürütülebilir, her seri katil kendi aklında, net bir kurban belirlemek için tercihleri içerisinde ideal bir kurban belirler. Kadın-erkek, siyah-beyaz, genç-yaşlı, kısa-uzun, şişman-zayıf, atılgan-çekingen ve bunun gibi. Bu sebepleri bir kenara bırakırsak, seri katil av için bir araştırma içine girdiğinde, kendi ideal kurban tipine uyan birini bulup onu yakalayacak ve zarar verecektir. Şahsen inanıyorum ki, her seri katil aslında ideal kurbanının temiz bir fotoğrafını kafasında oluşturmaya dikkat eder. Sınırlanmış dışsal davranış şekilleriyle beraber her seri katil düşüncelerle dolu hayatında bir sonraki kurban ve cinayetin küçük ayrıntı ve planlarını kurmakla meşgul, hiperaktif ve büyük düşünce gücü harcayan bir düşünürdür. Kötüye kullanma, tahrip etme gibi daha sonra kurban elindeyken seçim yapabileceği her bir kötülüğü ayrı ayrı gözden geçirir. Kişisel tatmini en çok hangi yöntem sağlayacaksa onun kararını vermekle meşgul olur. Bir sonraki şiddet eyleminin unsurları olarak kullanmak için kendini en çok tatmin edecek kişisel özellikler ve fiziksel detayları hayal eder. Kurbanını aramaya başlamadan evvel, ideal kurban bulma metodunu çoktan zihninde oluşturmuş olur.Bu noktada, çok kuvvetle inanıyorum ki çoğu seri katil vakasında kurbanların fiziksel ve kişisel özellikleri, seri katillerin hayallerinde oluşturdukları ideal kurban özellikleri ile nadiren örtüşmektedir. Kendi davamda çeşitli faktörler, en sonunda kurbanımın nasıl olacağına karar vermemde yardımcı oldu. Irk,vücut ölçüsü, cinsiyet, şekil, yaş, boy, saç rengi, kıyafet kurbanımı belirleme sürecimdeki özelliklerdir.Tercih sebebi olan bu özellikleri göz önüne almama rağmen, kurbanlarımın hiç birisi tam olarak idealimde oluşturduğum kurbana uymuyorlardı. İstediğim özelliklerin yarısından biraz daha fazlasını bulabiliyordum. Kurbanlarımdan geriye kalan hiçbir şey genel insani özelliklerinin dışında, kafamda tasarladığım şeylere uymuyordu. Benim davamda da olduğu gibi çoğu seri katilin kafasındaki kurbanla, öldürdükleri, nadiren birbirine tam olarak uyuyordur.Bu farklılıkların oluşmasında iki temel sebep var:1- Seri katilin kurban ararken yakalanmamak için aldığı olağanüstü güvenlik önlemleri,2- Onu şiddete iten arzunun doğasıİlk sebebin adresine baktığımızda, seri katillerin dünyanın en dikkatli ve teyakkuzda gezen insanları arasında olduğunu söyleyebiliriz ki, bu da onların yaptıkları işi devam ettirmede en az risk almaya çalışmalarına bağlanabilir. Kabullenilmemiş duygular veya işleyeceği çok kötü fiilin doğasına uzak olmasına karşın, kafasındaki kötü niyetlerinin sağlamasını yapar. İçinde bulunduğu durumda hataya yer yoktur ve bunun için eğer üstesinden gelmeye niyetlendiği şeyde şansın ondan yana mı yoksa aleyhine mi olacağını kestiremiyorsa, birini yakalamak için yapacağı şeylerin sınırını çizemez. "Birine kolay ve güvenli bir şekilde el koyamıyorsan hiçbir şeye el koyamazsın" onun sloganı olur.Hiç kesilmeyen teyakkuz durumu kurban seçiminde önemli bir rol oynar. Kurban seçme sürecinde, bir seri katil, ideal kurbanı için güvenli ve kolay yakalama pozisyonuna çok nadiren sahip olur. Bir çok defa idealindeki kurbanla karşılaşmış olmasına rağmen kendini sık sık frenler, bu frenleme aşırı derecede güvenli bir ortam beklentisinden kaynaklanır. Gerçekten de, tutuklanma riski taşımayan, yakalanmaya hazır kurban bulmak, hem çok zor hem de çok zaman harcamayı gerektiren bir iştir. Bu şekilde davranmak ideal kurban üzerine odaklandığında seçicilik kriterlerini daraltır. Böylece kurbanda daha az özellik aramaya başlar. Bir seri katil bekleyebilir de. Kendi güvenliği için en sonunda ideal kurbanını buluncaya kadar diğer tüm kolay kurbanları reddedebilir. Ama gerçek hayatta nadiren çok uzun süre beklemeyi tercih eder.Neden böyle yapar? Daha önce söylediğimiz ikinci sebepten, suç işlemekteki aşırı arzusu şiddet gösterme isteğini daha fazla ertelemesine engel olur. İlk önce, ideal kurbanını yakalamayı başarmak için sinsi sinsi dolaşmasının ne kadar süreceğine hiç önem vermeden bu işi başarmak için kendi kendine karar verir. Ancak, zaman geçtikçe sonuca ulaşmamış olması, daha önceki deneyimlerinin de şişirdiği şiddet/suç işleme arzusu zihninde belirlediği kurbanına etki eden bütün öncelikleri kaldıracaktır.Seri katillerin önceliklerinde ki bu hızlı değişim et peşinde koşan bir aslanın davranışlarına benzetilebilir. İlk açlık sinyalleri ile aslan bir ceylan aramaya başlar, özellikle ceylan çünkü diğer otlayan hayvanlardan ceylanın tadı ona daha hoş gelmektedir. Daha önce yanından zebra sürüsü geçmiştir. Ama o bu sürüye hiç dokunmadan onların geçişine izin vermiş tercihi, olan ceylanı aramaya devam etmektedir. Halbuki zaman geçmekte ceylanlar aslanın av menziline girmeden aradaki mesafeyi korumaktadır. Aslanın açlığı her geçen dakika artmaktadır. Aslan aniden herhangi bir yiyeceğin kendisi için fark etmeyeceğine karar verir uzun kulaklı yabani tavşan yada hastalıklı bir maymuna bile rahmet okur hale gelir. Sonuçta bir yemektir yediği, gerçekten istediği şey değildir.Bir seri katil kolay kolay vahşi isteklerini erteleyemez, ama ideal kurbanları inatla onun gerçekleştirmek istediği şeyi reddederler. Gerçek bir tutsağa ve şiddete olan kaçınılmaz açlığı ve niyeti herhangi bir kurban seçimine karar vermek için onu zorlar. Ve bu şu demektir. Yükselen bir grafikle onu stresi altına alan seri katilin aşırı arzusu, daha önce kurban seçimine etki eden faktörler fiziksel ve kişisel özelliklerle ilgilenmez.

Cinayetlerin Anlamları

Bugünün toplumunda işlenen suçların çoğunun suçlu adına bir ifadesi veya anlamı vardır.İşlenen çok az olayın herhangi bir önemi yoktur.Ama kişisel açıdan , bu, diğer hataları anlama ve kontrol etme denemesinde ileriki göndermeler için tanımlanmış,karakterize edilmiş ve sonra sınıflandırılmış kalıyor.Aynı zamanda suç yaptığı katkıyla tanımlanmıyor,iki kişinin aynı eylemden dolayı farklı zamanlarda farklı olarak yargılanabildiği her zaman değişmekte olan sosyal durum olarak tanımlanıyor. Tanımlanma işlemi bir suç bilimi araştırmacısının karşılaşması gereken en zor ve cesaret kırıcı görevdir. Suçla ilgili her faktör,infazın şeklide dahil,nedenin; diğer anlamda anlamsız işlenen bu hareketlerin, keşfedilmesi için ana maddedir.Ama ne yazık ki durumu açıklığa kavuşturacak bütün faktörlerin bulunması ve olayın gelişiminin anlaşılması aşırı şekilde karışık hale gelir çünkü suç biliminde olayı anlamaya yönelik bir çok teori vardır.Suçun nedeni hakkındaki teoriler geçmişin ve bugünün ünlü suç araştırmacıları arasında değişiklik gösterir.Bütün bu teoriler , klasik ve olguculuk ekolleri olarak bilinen,düşüncenin iki zıt dalından kaynaklanır.Beccaria tarafından türetilen Klasik ekol kişilerin, suç yaşamını yararlarından dolayı seçen mantıklı insanlar olduğu düşüncesini savunur.Bu ekolden türeyen teoriler arasında,mahrumiyet,hırs,normların ihlali,değişken toplum,ayrı olma motivasyonları bulunur.Öte yandan Lombroso tarafından türetilen Olguculuk,suçluluğun doğuştan gelen bir özellik olup bundan kaçılışın olmadığını savunur.Bu ekolden türeyen teoriler ise kişilerin genetik oluşumu,kişilerin anayasal oluşumları,yaptıkları perhizler ve bazı suçluların sinirsel bozukluklar sonucunda elde ettiği zeka seviyeleridir.Belirli bir suça açıklık getirirken,teorilerden her biri,her olay için uygun olan seçilirken diğerinden ayrı tutulmalıdır.Bazen de dış güçlerin iç ile birleşerek anti-sosyal davranış yaratması sonucu bir kaçı birleştirilerek düşünülmelidir.Bunu yaparken,suçlunun geçmişi hakkında büyük bir araştırma yapılması gerekir.İstatiklere göre bu birleştirme diğer görevlerle karşılaştırıldığında ana bir görev değildirSuçların çoğunluğu ortak özelliklere göre kolay bir şekilde gruplanabilir ve anlaşılabilir.Ama bunların yanında araştırmacıları bile şaşırtan,tahmin edilebilirliğin ötesinde kendine özgü tiplerde vardır.İskoç “Dunblane” katliamı,Oregon’un “Springfield” cinayetleri, “Port Author” ve “Hoddle street” katliamları bunların en başlı örnekleridir ve de en zekice olanları.Bu saldırıların her biri, hiç bir şekilde suçluyla ilişkisi olmayan masum insanlara karşı yapılmıştır ve katiller için,bir kaç kişi daha öldürmekten başka bir anlamı yoktur.Şimdi gelin ve üstteki olaylardan her birine daha ayrıntılı bir şekilde bakalım ve suçluların kişisel özellikleri,çevreleri hakkında bir bağlantı kurmaya çalışalım. 1996 Martında,Thomas Hamilton’un bir sınıfı 4 yarı otomatik makineyle basmasından beş gün önce,Thomas kraliçe Elizabeth’e otoritelerin onu işlere alınmasının önlediğini belirten bir şikayet mektubu yazmıştı.Geçmişiyle ilgili notlara bakarak,onun hırsla ilgili bir çok konuda başarısızlığa uğradığını görürüz ki bu da Robert Merton’un “normsuzluk” teorisini, yani öfke ve dışlanmanın toplumun ekonomik amaçlarının yerine getirilemediğinde ortaya çıktığını bunun sonucunda da güç ve öne çıkma için suçluya dönüşüldüğü görüşünü destekler.Bu olay ne kadar ironik olsa da aslında bir suçlunun yardım çığlıklarıdır.Fakat Hamiltonla ilgili yapılan bütün araştırmalarda bir faktör gözden kaçırılmıştır,o faktörde Hamilton’nun etrafının kolayca yönetilebilecek çıplak çocuklarla sarılı olması arzusu.Bu yönetme onun çağdaş değerlere olan anahtarı olarak görülebilir fakat çıplak çocuklar tamamıyla değişik bir konudur ve Hamilton’u seksüel bir psikopat olarak gruplandırır.Kip Kinkel davası,Springfield- Oregon’daki bir öğrencinin yerel bir okuldaki katliamın önce ailesini öldürmesi başta Hamilton’un davasıyla benzerlik göstermektedir ama aslında değildir.Kinkel öfke kontrol gruplarına katılıyordu ve “Prozac” adı verilen ilaçlar kullanıyordu.Aynı ilaç Amerika’da son on yılda çıkan vahşet olaylarını da neden olmuştur.Prozac ilacının duygusuzluk,halüsinasyonlar, aşırı heyecanlanma,düşmanlık,paranoya,mantıksız ve anti sosyal davranışlar,kendini yok etme sesleri veren fısıldamalara da yol açtığı gözlenmiştir.İlacın böyle yayılmasının nedeni hızla gelişen teknoloji ve yetersiz takip sistemleridir.Bu sosyal başarısızlık yüzünden,insanların “ilaçların var olan problemleri iyileştirememesinin yanında,yenilerine de yol açıyor” düşüncesini büyük ölçüde artırmıştır.Bu korkunç durumdan önce davranış bozuklukları ve işaretler açıktı fakat çoğu sorumsuz aile ve benzer öğretmenler tarafından önemsemedi.28 yaşındaki Martin Bryant’ın,1996’da Tazmanya’da 34 kişiyi öldüren Gunman, duygusal karşılık verme eksikliği ve akıl sorunları olduğu söylenir. FBI’ın baş psikologu olan Dr.Park Deitz medyanın geniş yer vermiş olduğu “Dunblane” trajedisi Bryant’a esin kaynağı olabilmiş olduğunu ifade etmiştir.Bu açıklamadan medyanın geniş yer vermiş olduğu olayların hepsi zeka bozukluğu olan insanların ilerdeki planları için daha cazip oluyor açıklaması çıkıralabilir.Aynı kanıya katılan Alexander ve Ross ayrıca zayıf egoları olan insanların suça yönelme eğiliminin Bryant’ın durumundaki gibi yüksek olduğunu ifade etmişlerdir.Hapishane psikologu olan Paul Mallen’de Bryant’ın benzer bir problemi olduğunu gözlemlediğini ifade etmiştir.Olasılıklar sonsuz,fakat medyanın süslemiş olduğu haberlerin Bryant’ın eğilimini arttırdığı olası en basık olanı.Kısa saçlı zayıf adam,Julian Knight’a polis tarafından masum insanlara neden saldırdığı sorulduğu,Julian bilmiyorum,emin değilim cevabını vermiş.Bu olaydan önce Julian Avustralya ordusunda görev yapıyormuş.Kariyerinin sona ereceğini öğrenince, kendisini öldürmek için harcayacağı son kurşunda dahil insanları rast gele vurmaya başlamış. Hamilton gibi Knight’ta öfkeli hırs yaşamıştır.Sheldo’nın ve Garafolo’nun beden ve öfke teorilerine bakacak olursak,Knight’ın karakteri kısıtlanmış ve içine kapalı öfkeli beden yapısına tam uyduğuna görürüz.Ne yazık ki bu tip karakter yapısı kişinin suça eğilimini nedeni hakkında çok az bilgi verir.Knight’ın işsiz bir asker olma durumu yüzünden,normsuzluk teorisi burada da oldukçada geçerlidir.Yukarıdaki dört olayda, karışıklığı artırmamak için birkaç teoriyi birleştirmediğimiz de aslında en az bir suç teorisine aittir.Bu teorilerin araştırılması ve gerçek davalarla bağlanması bize daha büyük toplumlarda çalışabileceğimiz değişkenleri bulmamızda yardımcı olur.Ve bir kez bu davranışı anladığımızda,ne zaman bir suçun işleneceğini tahmin etmede daha iyi bir şansımız olacak böylelikle de daha suçları insanlara zarar vermeden durdurabilip,gelecekte işlenmesinin önüne geçebileceğiz.Bunu yaparken,suç için gereken nesnelerin dış dünya ait olduğunu anlamak önemlidir.Mesela kültürel sınıf farklılıkların,sosyal programların,medya tarafından verilen haberlerin,sinemadaki kölelik sistemini öven ve yücelten filmlerin,onlar potansiyel suçlunun karakterinden bağımsızdır,Edwin Sutherland’in “değişken birlik” teorisinin savunduğu gibi.Sınıflandırma teorisi cezalandırılan kişilerin değişen etkileşimlerden dolayı daha fazla suç işlediklerini ortaya çıkarmıştır.Aynı zamanda Lempert cezanın sadece bir etkisinin değil insanlara ve durumlara göre değişen bir çok etkisi olduğunu ifade etmiştir.Bu teori ,bir ceza biçimi olarak başkalarıyla normal etkileşim kurumamalarıyla ve Hamilton’nun üzerindeki kısıtlamalarıyla Kinkel’in öfke kontrol için kurumsallaştırılmasını düşünürsek Dunblane ve Springfield katliamlarını destekliyor.Çalışmalar suç bilimi teorilerinin suç işleyenlerde işlemeyenlere oranla daha belirgin olduğunu göstermiştir.Tabi bu faktörlere göre değişip tam terside olabilir.Buda suçun bir çok nedeninin olduğu tartışmasını körükler.Tipolojinin kullanılması insanları sınıfları ayırıp onları tanımlarken zamandan kazanılmasında çok etkilidir.Örnek olarak ayin cinayetleri işleyen kişinin sınıflandırılmasında onun silahlara olan ilgisi,sosyal ayrım,depresyon,açık obsesif davranışlar gösterilebilir.Fakat dikkat edilmesi gerekir ki bu özellikler yaşayan her hangi bir masum insan içinde geçerli olabilir çünkü her insan yaşamlarının bir zamanında bu duygusal bunalımları yaşayabilir özelliklede gençken.Bu sistem her suç aynı olmadığı için bütün suçluları da karakterize edemez tabiî ki.Olay yeri bazı uyumsuzlukta gerekli olabilir bu sınıflandırmada.Üretilen bunca teoriye rağmen suç oranı kesin olan bir teori bulunamadığından giderek artmaya devam edecek .Şu anda yeterince karmaşık olan toplumumuz büyümesi,teknolojinin gelişmesi ve karışıklığın daha da artması yüzünden daha etkili kontrol sistemleri getirilmesi ve bulunması lazım.Kontroller artıkça da,karışıklık daha da artacak,bunun sonucunda da daha fazla ihlal olacak.Kriminoloji mükemmel değildir,kendi toplumunda geliştirilmesi gerekir.Kriminoloji asla suçu yok edemeyecek,yada bütün suçların ne zaman işleneceğini tahmin edebilecek,ama suçun toplumda kanser gibi yayılmasına her zaman engel olacak.Politik reformların yapılması,kişilerin zorla izlenmesi ve ilaçlar üzerindeki kontrol kişiye yarar sağlanması düşünüldüğü halde kişiyi suça iten birkaç nedendir.Sistem üzerinde çalışmadan toplum üzerinde değişimler yapmak kişilerin çoğunluğu üzerinde kendi çıkarları için çalışma eğilimini ortaya çıkarır.Bu eğilimler ancak suç bilimcileri tarafından çıkarılan düzenlemelerle önlenebilir.

katillerin isim babası Ted Bundy

Ted Bundy


Theodore Robert "Ted" Bundy (24 Kasım 1946 - 24 Ocak 1989) ABD'li bir seri katil ve tecavüzcüdür. 1974 - 1978 yılları arasında, ABD'nin çeşitli yerlerinde çok sayıda genç kadını öldürmüştür. Kurbanlarının kesin sayısı bilinmeyen Bundy, 10 yılı aşkın inkâr süreci sonunda, 30'dan fazla cinayet işlediğini itiraf etmiştir. Bundy, sıklıkla, Amerikan seri katillerinin öncül örneği olarak kabul edilir. Gerçekten de seri katil terimi ilk defa onu tanımlamak için ortaya atılmıştır.
Bundy'nin bir sosyopat olduğu düşünülmektedir. İşlediği vahşi cinayetlere rağmen eğitimli, yakışıklı ve kibar bir genç adam olarak tanımlanır. Kurbanlarını genelde sopayla döverek, bazen de boğarak öldürmüştür. Kurbanlarının çoğuna tecavüz ettiğine ve ayrıca, öldürdükten sonra da tecavüz edip, bedenlerini kestiğine inanılmaktadır.


Biyografi


Gençliği

24 Kasım 1946'da Burlington, Vermont'ta dünyaya geldi. Annesi Eleanor Louise Cowell, genç bir tezgâhtardı. Babasının kimliği resmî olarak bilinmiyor. Bundy hayatının ilk dokuz yılını annesi ve dedesiyle Philadelphia'da geçirdi. Bazı aile fertlerine göre ruh sağlığı bozuktu ve şiddete eğilimliydi. Eleanor'un ailesi, gayri meşru bir çocuğun getireceği sosyal baskıdan kurtulmak için komşularına Ted'i evlat edindiklerini ve Eleanor'un kardeşi olduğunu söylüyorlardı. Bazı kaynaklara göre Bundy de çocukluk ve hatta ergenlik yıllarında böyle sanıyordu. Bundy ve annesi Eleanor, Washington'a bir kuzenlerinin yanına taşındı. Eleanor kısa süre sonra bir kilisenin sosyal organizasyonunda tanıştığı hastane aşçısı Johnny Culpepper Bundy ile evlendi.
Ted Bundy, Wilson High School`dayken iyi bir öğrenciydi ve yerel bir Metodist kilisede aktif olarak çalışıyordu. Daha sonra The Only Living Witness kitabının yazarları Stephen Michaud ve Hugh Aynesworth'a söylediğine göre insanlarla nasıl iyi geçinilebileceği konusunda hiçbir fikri yoktu: "İnsanların neden birbirleriyle arkadaş olmak istediğini bilmiyorum, bir insanı diğeri için çekici kılan şey nedir bilmiyorum, sosyal etkileşimi ne sağlar bilmiyorum." Bundy lise yıllarında utangaç ve içine kapanık bir çocuk olarak kaldı.
Bundy liseyi bitirmeden önce hırsızlık, hilecilik, röntgencilik gibi ufak suçlar işlemeye başladı. Bu dönemi daha sonra "seks ve şiddet görüntülerine" hayran olduğu bir dönem olarak tanımlamış ve bunu kendi "özü" olarak saklamıştır. Zamanla arkadaşları ve akrabaları Bundy'yi yakışıklı genç bir adam olarak tanımaya başlar. Washington'da Cumhuriyetçi Parti için çalışır. Seattle intihar kriz merkezinde gönüllü olarak çalışmaya başlar, yanındaki iş arkadaşı da henüz acemi bir suç muhabiri olan Ann Rule'dur. Ann, ironik olarak, henüz cinayetler aydınlanmamışken aslında arkadaşı olan katil hakkında haberler vermekteydi.
Ann Rule, Ted Bundy hakkında yazdığı The Stranger Beside Me isimli kitabında Ted'in Stephanie Brooks'la (gerçek isim değildir) ciddi bir ilişkisi olduğunu, daha sonra kadının ilişkiyi Bundy'deki tutku eksikliğinden ve olgunlaşmadığından dolayı bitirdiğini söyler. Çift iki yıl ayrı kaldıktan sonra Bundy kadının hayatına bir kez daha girerek evlenme teklif etti. Stephanie kabul etti, fakat evlenme teklifinden iki gün sonra Bundy kadını terk etti. Bu son ayrılıktan kısa süre sonra üç yıl sürecek olan cinayet sürecine girdi. Rule, Stephanie 'nin Bundy`nin öldüreceği kadınlar için bir model olduğunu söyler: Siyah saçları ortadan ayrılmış, genç, beyaz kadınlar...

Cinayetler


Ann Rule ve eski dedektif Robert D. Keppel'e göre Bundy ilk cinayetini ergenlik yıllarında işlemişti. Tacomalı 8 yaşında bir kızın yok olması olayı. Bundy o yıllarda henüz 15 yaşındaydı. Kayıtlara geçen ilk cinayetini ise 1974 yılında 27 yaşındayken işledi.
4 Ocak 1974'te gece yarısından kısa süre sonra Washington Üniversitesi öğrencisi 18 yaşındaki Joni Lenz'in bodrum katındaki yatak odasına kilitlenmemiş pencereden girdi. Uyuyan kızı levyeyle ağır biçimde dövdü. Daha sonra çelik değnekle cinsel saldırıda bulundu. Ertesi gün yatağında kanlar içinde yatarken bulunan Lenz ölmedi, fakat kalıcı beyin hasarı oluştu.
Sonraki kurbanı Washington Üniversitesi son sınıf öğrencisi Lynda Ann Healy oldu. 31 Ocak 1974 tarihinde Bundy, Healy'nin odasına girdi. Kızı tekmeleyerek bayılttıktan sonra kot ve bluz giydirdi, bir çarşafa sardıktan sonra taşıdı. Healy'nin kalıntıları bir yıl sonra doğu Seattle dağlarında bulundu. Kabul edilen ilk cinayeti budur.
1974`ün Ocak ve Haziran ayları arasında Washington bölgesinde en az sekiz genç kadını daha takip edip öldürdü. Çekici olmasının yanısıra ufak değişikliklerle görünüşünü ciddi biçimde değiştirebiliyordu, bu özelliğinden dolayı zaman zaman bukalemun olarak anılmıştır.
1974 sonbaharında Hukuk Fakültesine başvurmak için Salt Lake City'ye gitti, cinayetlerine orada devam etti. Ekim ayında 17 yaşındaki Melissa Smith'e tecavüz etti ve boğdu. Ceset dokuz gün sonra bulundu.
Bir başka kurban gene 17 yaşındaki Laura Aime oldu. Aime, 31 Ekim akşamı Halloween kutlamaları sırasında kayboldu, yaklaşık bir ay sonra ırmak kenarında bulundu.



İlk dava ve Bundy'nin kaçışları


Bundy ilk duruşmadan önce gazetecilere el sallıyor, Şubat 1976Utah'ta 8 Kasım 1974 tarihinde Murray'daki bir alışveriş merkezinden çıkan Carol DaRonch'a polis kılığında yaklaşan Bundy, arabasının zorlandığını ve bir şeyin kayıp olup olmadığına bakması gerektiğini söyledi. Carol arabasını kontrol etti ve bir sorun olmadığını söyledi fakat sözde polis Bundy, karakola gelip rapor çıkarmasında yardımcı olması gerektiğini söyledi. Carol, Bundy'nin Volkswagen Beetle arabasına bindi, fakat hemen sonra bir kuşkuya kapılarak kendini arabadan attı, polise giderek Bundy'nin ve arabanın eşgalini verdi.
16 Ağustos 1975'te VW Beetle marka araba bulundu ve Bundy yakalandı. Carol, Bundy'yi teşhis etmekte zorlanmadı ve 1 Mart 1976'da, DaRonch`u kaçırmaktan suçlu bulunan Bundy 15 yıl hapis cezası aldı. Dedektifler, seri cinayetler hakkında Bundy'den kuşkulanıyorlardı, fakat henüz ortada bir delil yoktu.
7 Haziran 1977'de cinayet davası için Pitkin County, Colorado'ya
nakledildi. Dava arasında kütüphaneyi görmesine izin verildiği zaman ikinci katın penceresinden atlayarak kaçtı. Bu düşüş Bundy'nin iki ayak bileğine de zarar verdi, bu yüzden fazla uzaklaşamadı ve bir hafta sonra yakalandı. Hapiste duruşmayı beklerken tekrar kaçtı. Bulduğu bir demir testere ile hücresinde büyük bir delik açarak 30 Ekim 1977'de kaçmayı başardı, bir araba çalarak yola koyuldu.
(FOTO :Bundy ilk duruşmadan önce gazetecilere el sallıyor, Şubat 1976)

Florida'ya gidişi

Kaçtığı gece, hapishane ziyaretleri sırasında arkadaşlarından aldığı 500 dolarla Chicago'ya tek gidişlik bilet aldı. Daha sonra bulduğu bir trenle Michigan'a gitti ve burada bir araba çaldı. Arabayı Atlanta'da terk ederek Tallahassee, Florida'ya giden bir otobüse bindi. Ocak 1978'de uyuyan iki kadını sopayla döverek öldürdü, iki kızı da ciddi biçimde yaraladı.
9 Şubat 1978'de Lake City Florida'ya gitti. 12 yaşındaki Kimberly Leach'i kaçırarak öldürdü. Kimberly onun son kurbanı oldu. 15 Şubat'ta Pensacola, Florida'ya giderken polis tarafından arabası durduruldu. Kullandığı VW'nun çalıntı olduğu anlaşıldı ve Bundy tutuklandı. Kısa sürede kim olduğu anlaşılarak Miami'ye gönderildi.

Mahkûmiyeti ve idamı

İkinci defa başlayan dava süreci 25 Haziran 1979'dan 29 Temmuz'a kadar sürdü. Savunma avukatları verilmesine rağmen Bundy savunmasını kendisi yaptı. Suçlu bulunduktan sonra hakim Edward Cowart tarafından ölüme mahkûm edildi. Duruşmalar sürerken Carole Ann Boone ile mahkeme salonunda evlendi. Duruşma ve hapis boyunca yüzlerce kadın hayranından mektup aldı.
Yargıç Edward Cowart idam kararını açıklarken şunları söyledi:
"İdamınıza karar verilmiştir, ölene kadar vücudunuza mevcut sistemle elektrik verilecektir. Genç adam, kendinize iyi bakın. Bunu samimi olarak söylüyorum, kendinize iyi bakın. Şu anda yaşadığımız gibi, bu mahkeme salonunda insanlığın tamamiyle heba edildiğine tanık olmak bu salondakiler için trajedidir. Zeki, genç bir adamsınız. İyi bir avukat olabilirdiniz, arkamda çalıştığınızı görmek beni mutlu ederdi, fakat ortak, yanlış yoldan gittiniz. Kendinize iyi bakın. Size karşı düşmanlık beslemiyorum, bunu bilmenizi isterim. Kendinize iyi bakın." Ekim 1982'de karısı Boone bir kız çocuğu dünyaya getirdi. Fakat Boone daha sonra boşandı, kızının ve kendisinin soyadını değiştirdi.
Yıllar içinde Bundy, Florida Devlet Hapishanesi'nde ölüm sırasını bekledi. Sık sık FBI ajanlarının ziyaretine uğradı. Özel ajan Hagmaier'e birçok itirafta bulundu, daha sonra onu en iyi arkadaşım olarak tanımlayacaktı. Birçok cinayeti anlattı, onlarca faili meçhul cinayet aydınlığa kavuştu.
1984 yılında dedektif Robert Keppel, Bundy'ye Green River katili araştırmasında yardımcı olması teklifinde bulundu. Keppel ve diğer dedektif Dave Reichert Bundy ile çeşitli görüşmeler yaptı. Keppel ve Dave bu görüşmelerin işe yaradığını, çözülemeyen cinaylerin detaylarını Bundy'den öğrendiklerini söylediler.
İdam edilmeden bir gün önce, Dr. James Dobson'la (Hristiyan bir kurum olan Focus on the Family'nin başkanı), Bundy ile televizyon röportajı yaptı. Bundy, şiddet içerikli pornografi tüketiminin kendisindeki şiddetin şekil ve tarzını belirlemeye yardımcı olduğunu, böylece 'tanımlanamayacak kadar korkunç bir davranışa' yönlendirdiğini iddia etti. Aynı zamanda medyadaki şiddetin, 'özellikle sekse bulandırılmış şiddetin', gençleri 'yeni Ted Bundy`ler yaratmaya ittiğini' söyledi. Hagmair'e göre Bundy son günlerinde intiharı düşündü fakat bundan vazgeçti.
İdam günü sabahı biftek, tavada yumurta ve patates yedi, kahve içti. Gardiyanlardan alınan bilgiye göre, hazırlık için hücresinden zorla çıkarıldı.
24 Ocak 1989 günü, saat 7:06'da Bundy elektrikli sandalyede Kimberly Leach cinayetinden idam edildi. Son sözleri, "aileme ve arkadaşlarıma sevgilerimi iletmenizi istiyorum." oldu. 2.000 volt elektrik vücudunda iki dakikadan kısa bir süre gezdi. 7:16'da öldüğü açıklandı..
(FOTO: Bundy karara tepki gösteriyor)


Filmler

Ted Bundy, popüler kültürde de yer buldu ve hakkında birçok film çekildi. The Deliberate Stranger isimli 1986 yapımı seride Mark Harmon Bundy'yi canlandırdı. Matthew Bright'ın yönettiği Ted Bundy 2002'de piyasaya sürüldü. Bundy'yi Michael Reilly Burke canlandırdı. The Stranger Beside Me 2003'te piyasaya sürüldü, Billy Campbell Bundy'yi, Barbara Hershey Ann Rule'u canlandırdı. Keppel'in kitabı The Riverman 2004'te sinemaya uyarlandı, Cary Elwes Bundy'yi canlandırdı.


Çeşitli şeyler. Thomas Harris'in romanı Kuzuların Sessizliği'ndeki Buffalo Bill karakterinde Bundy`den de bir parça vardır. Bundy gibi Bill de kolundan yaralı taklidi yaparak öldürmeyi düşündüğü kadınlara yaklaşmaktadır. Ayrıca Hannibal Lecter'in hücrede yaptığı görüşmelerin de Bundy'nin Keppel ile yaptığı görüşmelerden esinlendiği söylenilmektedir. Amerikan Sapığı filminde Christian Bale sık sık Bundy'ye gönderme yapmaktadır. Korn vokalisti Jonathan Davis'in seri katil koleksiyonunda Bundy'nin VW arabası da bulunmaktadır.